Popüler Yayınlar

5 Mart 2016 Cumartesi

HADİS İLMİNE GİRİŞ (Usulü Hadis Istılahları ve Hadis Edebiyatı Hıfz,Kitabet,Tedvin,Tasnif)

BAZI TEMEL HADİS ISTILAHLARI
HADİS:
1- Peygamber Efendimizin söz, fiil ve takrirlerinin sözlü ifadesidir.   
 2- Peygamberimize izafe edilen söz, fiil, takrir ile yaradılış veya ahlaka dair vasıflar ve sahabe ve tabiine izafe edilen sözlerdir.
Bir hadiste sened vardır.Kaynak vardır.Müellifi vardır.Raviler vardır.Eda sığası vardır.Hadiste kaynak Rasulüllah (s.a.v)dir.Müellif kitaplaştırandır.Raviler hadisin bize ulaşımında sened zincirinde geçen şahıslardır.Eda sığası hadisin nasıl alındığını gösteren sığadır.Yani ravi hadisi sema yoluyla mı,kıraat yoluyla mı,icazet yoluyla mı rivayet ediyor bunu haddesena veya kara’tü ala fülanin veya haddesena icazeten şeklinde söyleyerek zikretmesidir.
Hadis Usulü: Hadisin sahih olanını, sahih olmayanından ayırmanın esasları demektir.Hadis usulünün önemi ise konusundan kaynaklanır. Kuran’ın anlaşılmasında temel kaynak hadis olduğu için hadis usulü önemlidir.Kuranı anlamamızda temelde 4 şeyde bize yardımcı olur.
a-Âmı tahsis: Geniş kapsamlı bazı ayetlere bazı sınırlamalar getirir. الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا مِئَةَ جَلْدَةٍ
Nur suresi 2.ayet.Efendimiz hadisinde bu emri bekarlara tahsis etmiştir. Müslim Hudud 13
b-Mutlakı takyid: وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ “Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.” Maide 38. Hüküm elin kesilmesi.Hadis sağ el bilek olarak kayıtlamıştır. Müsned
c-Mücmeli beyan: Maide 38 de ekmek çalanın da eli kesilir mi? Hayır en az çeyrek dinar çalanın E. Davut Hudud 11. Hz. Peygamber değeri bir kalkandan daha az olan bir malı çalanın elinin kesilmeyeceğini belirtmiştir (Nesâî, “Sârik”, 8, 10). O zamandaki bir kalkanın fiyatının 10 dirhem, 5 dirhem, dinarın dörtte biri veya 3 dirhem olduğuna dair farklı rivayetler mezhepler arasındaki görüş ayrılığına sebep olmuştur. Hanefîler’e göre sikkeli, halis 10 dirhem veya bu değerde bir şeydir; Şâfiî ve Mâlikîler’e göre dinarın dörtte biri; Hanbelîler’e göre 3 dirhem veya dörtte bir dinardır.
d: Müşkili izah: وَالَّذٖينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍۙ Altın gümüş biriktirip Allah yolunda harcamayanları elem veren bir azapla müjdele!” Tevbe 34.  Buradan murad zekat vermeyenler.
SENED: Kişiyi son raviden hadisin metnine kadar ulaştıran raviler zincirine denir.Kısaca ravilerin bulunduğu yerdir.
حدَّثنا عمرو بن مرزوق، أخبرنا شُعبةُ، عن قتادة، عن النَّضر بن أنسٍ عن زيدِ بنِ أرقَمَ، عن رسولِ الله - صلى الله عليه وسلم - قال: "إنَّ هذه الحُشُوشَ مُحتَضَرَةٌ فإذا أتى أحَدُكُمُ الخلاءَ فليقُل: أعُوذُ باللهِ مِنَ الخُبُثِ والخَبائِثِ
Söz gelimi Buhari, şeyhi A dan bir hadis rivayet etmiş olsun.
Bu hadisi A, B den almış; B, C, isimli raviden, C ise D adındaki sahabîden nakletmişse A, B, C, D, isimli raviler hadisin senedini teşkil ederler. Bunu bir misal üzerinde şöyle gösterebiliriz.
“Bize Ebubekr b. Ebî Şeybe tahdis etti. (Dedi ki) bize Affân b. Müslim rivayet etti. O, bize Hammad tahdis etti dedi. (Hammâd), bize Enes'ten naklederek Sabit haber verdi (dedi): er-Rubeyyi'nin kız kardeşi Ummu Harise birini yaraladı. Hz. Peygamber (s.a.s)'e şikayete geldiler. Hz. Peygamber
“Kısası eda ediniz, kısası yerine getiriniz” buyurdu.
METİN: Hadisin senedden sonra gelen ve bu isnad vasıtasıyla nakledilen kısmıdır ki hadisin aslını teşkil eder. Sened metnin sıhhatini belirlemek için vardır, aslolan metindir.
Hadisin tarifi açısından göz önüne alındığında metin, ya Hz. Peygamberin sözünü ya da fiilini, ya da ona ait bir işi, bir olayı bir hali veyahut özelliği anlatan ifadelerdir.
“Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” Hadisi gibi.
MÜTEVATİR HADİS: Yalan üzere birleşmeleri alken mümkün olmayan kalabalıkların kendileri gibi yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan topluluklardan rivayet ettikleri hadistir. Yakînî ilim ifade eder ki mütevatir hadisi inkar eden küfre girer.
Hadisi öyle bir ka­labalık rivayet ediyor ki, bu kalabalığı teşkil eden ferdlerin biraraya gelerek o hadisi uydurup yaymak hususunda söz birliği etmeleri aklen mümkün de­ğildir. Böyle olunca, her ferdin diğerinden habersiz olarak aynı haberi nak­lettiği ve onun daha önceki nesilden gelen bir esasa istinad ettiği manâsı an­laşılır. Eğer her nesilde, bu kalabalık aynı vasfını muhafaza ederse, bir başka ifade ile, kalabalıkta ferdlerin yalan üzerinde ittifaklarını mümkün kılacak bir azalma olmazsa, böyle bir kalabalığın nesilden nesile rivayet et­tiği haber mütevâtir olur. Bu açıklamaya göre mütevâtirin tarifini yapmak gerekirse, denebilir ki: Mütevâtir, yalan üzerinde kasıtlı veya kasıtsız, ittifak etmeleri aklen mümkün olmayan bir kalabalığın, yine kendisi gibi bir ka­labalıktan rivayet ettiği haberdir.
İbn Hacer'in çok olarak nitelediği mütevatirden en fazla meşhur olan birkaçı şunlardır:
Yukarıda nakledilen “men kezebe aleyye” hadîsi (yetmişbeş sahâbiden rivayet edilmiştir). 957“Mesh ale'l-huffeyn” (yetmiş kusur sahâbi); “havz” hadîsi (elli kusur); “Refu'l-yedeyn fis-Salât” hadîsi (elli sahâbi); “nezele”l-Kurânu'alâ Seb'ati ehrufin” hadîsi (yirmi yedi sahâbî); “Kabir azabı” hadîsi (otuziki sahâbî), “kabirde münker-nekir meleklerini ölüyü sorguya çekmeleri” hadîsi (yirmi altı); “İhlas suresinin Kur'ân-ı Kerim'in üçte birine muadil olduğuna dair hadîs” yirmi sahâbî tarafından rivayet edilerek tevatür derecesine ulaşmıştır.
Mütevâtir hadîsleri toplayan eserler içinde en mühim olanlar şunlardır:
1. el-Fevâ'i'du'1-Mutekâsire fî'1-Ahbâri'l-Mutevatire: es-Suyûti. الفوائد المتكاثرة في الأخبار المتواترة 
2. el-Le'ali'1-Mutenâsire fî'1-Ahâdisi'l-Mutevâtire: Muhammed Murtaza Zebîdî لقط اللالئ المتناثرة في الأحاديث المتواترة

AHAD HADİS(HABER-İ VAHİD): Mütevatir derecesine ulaşamamış olan hadistir. Kendi arasında üçe ayrılır.Meşhur,aziz ve ferd hadis. Ahad hadis ravilerdeki adalet ve zabt kriterlerine göre  sahih, hasen ve zayıf kısımlarına ayrılır. Yani mütevatir hadislerde işlem yapılmaz. Hadislerdeki sahihlik ya da zayıflık ahad hadislerde uygulanır.
MEŞHUR HADİS: En az üç ve daha fazla senedi olan fakat tevatür derecesine ulaşamamış olan hadistir.
Amr İbnu'1-As (r.a.)'ın rivayet ettiği şu hadis örnek gösterilebilir:
“Allah ilmi kullarının göğüslerinden silmek suretiyle değil, âlimlerin ruhlarını kabzederek yok edecektir. Nihayet hiç bir alim kalmayınca halk cahilleri reis edinir. Bunlara sorular sorulur. Onlar da ilimleri olmadığına bakmadan fetvalar verirler. Böylece hem kendileri sapıtırlar hem de halkı doğru yoldan saptırırlar.
AZİZ HADİS: Senedinin herhangi bir yerinde ravi sayısı ikiye düşmüş olan hadise denir.
Bu şekilde tarif edilen azîze misal olarak Buhâri ve Müslim'in Enes'den; ayrıca Buhârî'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettikleri şu hadis verilebilir:“Sizden biriniz, ben kendisine ana babasından, çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça tam manasıyla iman etmiş olmaz.”
FERD (GARİB) HADİS: Senedin herhangi bir yerinde ravisinin tek kaldığı hadise denir.
Tabakalardan herhangi birinde râvisi tek kalmış hadislerdir. Hadîsi rivayet eden sahabî veya sahabîden rivayet eden tâbi'î sayısının bir­den fazla olmamasıdır
İman hasletleri konusundaki Ebu Hureyre'den rivayet edilen şu hadisin sahâbi ve tabiî ravisi tektir:
“İman yetmiş şu kadar şubedir. En üstünü “lâ ilahe illallah” sözüdür. En alt derecesi ise insanların geçeceği yollardan onlara eziyet verecek (taş, diken ve benzeri) şeyleri kaldırmaktır. Haya da imanın bir bölümüdür.” 271
Bu hadisi Hz. Peygamber (s.a.s)'den yalnızca sahabe Ebu Hureyre; Ebu Hureyre'den sadece tâbi'î Ebu Salih, Ebu Sâlih'den de bir tek Abdullah b. Dinar rivayet etmiştir.
MAKBUL: Cumhura göre amel etmenin gerekli olduğu hadistir.
MERDUD: Senedinde ya da metninde bulunan kusurlar yüzünden zayıf addedilen ve amel edilemeyecek durumda bulunan hadislerdir.
SAHİH HADİS: Adalet ve zabt sıfatlarını kamilen haiz raviler tarafından rivayet edilen, senedinde hiçbir kopukluk bulunmayan(senedi muttasıl olan), Şazz ve muallel(illetli) olmayan hadislere denir.
SAHİH HADİSİN ŞARTLARI:
1-      Ravilerinin adalet sıfatına kamilen sahib olması.
2-      Ravilerinin zabt sıfatına kamilen sahib olması.
3-      Senedinin muttasıl olması, herhangi bir yerinde kopukluk olmaması.
4-      Hadisin şazz olmaması
5-      Hadisin illetli olmaması.

HASEN HADİS: Senedi muttasıl olan, şaz ve muallel olmayan, ravilerinin tamamı adalet sıfatına kamilen sahib olan, ravilerinden bazılarının zabt sıfatında küçük bir kusur bulunan hadistir.

ADALET: Kişiyi takvaya götüren, kötü ve çirkin şeylerden uzaklaştıran, insanlar içindeki saygınlığını muhafaza eden bir melekedir. Ravinin dine uygun yaşayış sergileyip sergilememesidir.

“Bir hadis ravisinde adaletin sabit olması için bazı delillere ihtiyaç vardır. Bu deliller, ya iki âlimin o ravinin adaleti hakkında şehadette bulunmasıdır ki, sonradan bu şehadet hadisciler arasında şayi olur; ya da ravinini adaleti, hadişciler ve sair ilim ehli arasında hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak surette şöhret kazanır.

 Mesela, Mâlik b. Enes, Sufyan es-Sevri, Sufyân b. Uyeyne, el-Evzâ'î, eş-Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve öteki bazı âlimler adaletlerine şahitlik edecek herhangi bir mu'addile muhtaç değillerdir. Aynı şekilde muhaddislerden el-Leys b. Sa'd, Şu'be İbnu'l-Haccâc, Abdullah İbnul-Mubârek, Vekf İbnu'l-Cerrah, Yahya b. Ma'în, Ali İbnu'l-Medînî gibileri, ilim ehli arasında adaletleriyle şöhret kazanmış kimseler olup hiç kimse, bunları adalet yönünden incelemeye tabi tutmaz. Meselâ, Ahmed b. Hanbel'e İshak b. Râhûye hakkında soru sorulduğu zaman “İshak gibisi sorulur mu?” demiş; Ebu Ubeyd'i soranlara da Yahya b. Ma'în, “Benim gibisine Ebu Ubeyd sorulur mu? Ebu Ubeyd'e başkaları sorulur, cevabını vermiştir.”
Hadis ravilerinin adaleti, diğer mühim bir şart olan zabtla birlikte hem güvenilir olmalarının hem de rivayet ettikleri hadislerin sıhhatinin adeta göstergesidir.

Ravinin adalet ve zabtının cerh ve tadilciler ölçer. Raviye 10 açıdan test uygularlar. Beş tanesi adalet ile ilgilidir. Diğer beş tanesi de zabt ile ilgilidir. Adalet açısından ravide aranan beş şart:

 1-Kizbu'r-Râvi: Bile bile yalan hadis uydurmaktır. Kizb, Hazreti Peygamberin söylemediği bir şeyi kasden ona isnadla ri­vayet etmek, daha açık bir ifade ile yalan hadis söylemektir. Hadîsçilere göre ta'n (râvinin adâlet veya zabt sıfatını ortadan kaldıran kusurları) sebeplerinin en şiddetlisi olan kizb ile tanınmış bir râvi, artık ebediyyen terk olunur ve hadîsi reddedilir. Ahmed îbn Hanbel'in de belirttiği gibi, bir râvinin yalnız bir hadîste yalan söylediği, sonra da bu yalandan tövbe ettiği görülse bile, tövbesi kendisiyle Allah arasında olan bir iştir ve bu râviden artık hiçbir hadîs alınmaz ve yazılmaz. Bu ravinin rivayet ettiği hadisler mevzu hadis diye isimlendirilir.

 2-İttihâmu'r-Râvi bi'1-Kizb: Râvi, Hazreti Pey­gamberden rivayet ettiği hadîslerde yalan söylemese bile, sair ko­nuşmalarında yalancılıkla tanınması, yalanla şöhret bulmasıdır. İnsanların kendisini yalancı, sahtekar ve üç kağıtçı olarak tanıdığı ve her sözünde yalan aradığı bir insanın rivayet ettiği hadise doğal olarak güvenilmez. Bu gibi kimselerden hadîs rivayet edilmez. Böyle kimselerin hadîsleri metruk sayılır.

3-Bid'atu'r-Râvi: Ravinin Rasulüllah’tan bize gelen dini esaslara muhalif bir inanca sahip olmasıdır. Daha açıkçası itikaden ehli sünnet dışındaki ehli bidat bir mezhebe tabi olmasıdır. Şia,müşebbihe vs. mezhebindeki bir insanın hadisi alınmaz.

4-Fısku'r-Râvi: Ravinin büyük günahlardan sakınmaması veya aşikaren günah işlemesidir. Büyük günah işlemesi veya küçük günah işlemekte ısrar etmek suretiyle Allah’ın emirlerine uymamasıdır. Böyle kimselerin hadîsleri Münker sayılır.

 5-Cehâletu'r-Râvi: Ravinin tanınmaması demektir. Yâni onun bilinmemesi, cerh ve ta'dîl (Hadis râvilerinin dinî ve ilmî yönden tenkidini konu edinen ilim)  yönünden mechûl kal­masıdır. Mechûl olan râvi, mechûl kalmış olması dolayısıyle ta'na müstehak olur. Yani ravi hakkında hiçbir bilgi yoksa, yaşadı denildiği yerde o adamı kimse tanımıyorsa bu hayali bir şahıs konumuna düşer. Böyle kimselerin hadîsleri Mübhem sayılır. Bir râvi ismi, künyesi, lakabı, sanatı, sıfatı ve nisbesi gibi özelliklerinden biri veya birkaçı ile meşhur olmasına rağmen herhangi bir amaçla onun tanınmadığı bir özelliğiyle adlandırılıp farklı bir şahıs izlenimi verilmeye çalışılması halinde meçhul olur. Bazen isim hiç zikredilmeden bunların yerine “ahberenî fülânün”, “ahberenî racülün”, “ahberenî şeyhün” gibi umumi ve müphem ifadeler kullanılır. Adı anılmayan kimse “hadis uyduran” birisi de olma ihtimali bulunduğundan Zehebî ile Sehâvî, hakkında “fîhi cehâletün” denilen bir râvinin, cerhin en son derecesinde yer aldığını söylemişlerdir.

 ZABT: Kişiyi işittiği bir hadisi işittiği haliyle rivayet etmeye ehil kılan bir sıfattır.Beş kısımda incelenir.

1-Kesratü Galat: Hadiste galat, râvinin hâfıza zayıflığı, bilgisizliği, Arap dilindeki yetersizliği, rivayet konusundaki gevşeklik ve dikkatsizliği, fizikî veya psikolojik kusuru, olumsuz çevre şartları, rivayeti yanlış anlaması gibi sebeplerle farkında olmadan hata yapmasıdır. Kesratü Galat ise ravinin çokça hata yapmasıdır. Hadisi almada ve sunmada çok hata yapmasıdır. Böyle kimselerin hadîsleri Münker sayılır. Ravi kesreti galat sebebiyle güvenilir ravilere yapmış olduğu nakille muhalefet eder. Münker, zayıf râvinin güvenilir râviye muhalefeti yüzünden zayıf olan hadis anlamında kullanılan bir terimdir. (Münker: inkâr etmek, bilmemek, hoş karşılamamak” anlamındaki nekr kökünün if‘âl kalıbından türeyen bir kelimedir.)

 2-Fartu Gaflet: Bir hadis terimi olarak gaflet, râvinin ezberleyerek veya yazarak hocasından aldığı hadisi dikkatsizlik yahut dalgınlık sebebiyle hatalı rivayet etmesidir. Hadiste görülen bu tür yanlışlara “galat” denir. Ravinin çok dalgın olmasıdır. Hadisi ezberlemeye ve aktarmaya karşı uyanık olmamasıdır. Gaflet ve Galat birbirine yakın şeylerdir. Gaflet hadis dinlemede ve almada galat ise dinlemede ve eda etmede olur. Böyle kimselerin hadîsleri Münker sayılır.

 3-Vehm: Ravinin ikilemde kalması ve şüphe içerisinde olmasıdır. İnsanın yanlış bir zanna istinaden hataya düşmesi manâsına gelen vehim (vehm), hadîste, râvinin ta'n edilmesine sebep olan hallerden biridir. Zira vehim, râvinin mursel veya munkatı olan bir hadîsi muttasıl olarak, yahutta bir hadîsin metnini bir başka hadîse idhal ederek rivayet etmesine sebep olur. Bu bakımdan vehmin eseri olan hata, bazen isnadlarda, bazen de metinde görülür. Birbirine benzeyen isim, künye ve nisbelerin karıştırılması, isimlerde tashif ve tahrif yapılması, mevkuf veya maktû bir haberin merfû, münkatı‘ bir haberin muttasıl olarak rivayet edilmesi, sika râvi ile zayıf râvinin karıştırılması gibi hatalar isnadda görülen belli başlı vehim çeşitleridir. Bu çeşit hadislere muallel hadis denilmiştir.

 4- Suil hıfz:Ravinin hafızasının kötü olması ve ezber tutamamasıdır. Râvinin kötü hafıza sahibi olmasıdır. Râvide doğru tarafının hatalı ta­rafına tercih edilememesi şeklinde ortaya çıkan bu hafıza zayıflığı, ya do­ğuştan olabilir, yahut da ihtiyarlık veya hastalık sebebiyle ona sonradan arız olabilir. Hafıza zayıflığının râviye sonradan arız olması halinde, bu gibi râvilere muhtalıt denilmiştir. Muhtalıtın hükmü, ihtilâftan önce rivayet ettiği hadîslerin kabulü, ihtılâttan sonra rivayet ettiği hadîslerin de reddidir: Eğer ihtılât tarihi bilinmez ve rivayet ettiği hadîsler birbirinden ayırt edi­lemezse, râvinin bütün hadîsleri üzerinde tevakkuf olunur. Yâni herhangi bir karine ile sıhhati tesbit olunan hadîs çıkarsa onunla amel olunur; di­ğerleriyle amel olunmaz.

5-Muhalefetüssika: Daha önce sikalığı isbat olunmuş bir raviye veya ravilere muhalefet etmesidir. Bir râvinin kendinden daha gü­venilir râvilerin rivayetlerine aykırı olarak hadîs nakletmesine muhalefet denilmiştir. Muhalefet, bir râvinin vehim ve hatası neticesi mey­dana gelmesi dolayısıyle, o râvi, bu vehim ve hatasından dolayı mecruh, mu­halif olarak rivayet ettiği hadîs de merdûd veya zayıf sayılır.

MUTTASIL: Seneddeki ravilerden her birinin hadisi kendinden önceki raviden işittiği (senedinde kopukluk olmayan) hadistir.

ŞÂZZ: Makbul bir ravinin kendisinden daha sika(güvenilir) olan bir raviye veya kendisi gibi makbul olan diğer bütün ravilere muhalif olarak rivayet ettiği hadise denir.
MUALLEL: Görünüşte sağlam gibi gözüken ancak, hadis ilmine vakıf alimlerin incelemesi neticesinde tesbit edilebilen gizli bir kusuru bulunan hadistir.
Ali İbnu'l-Medînî, Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Ya'kub b. Ebî Şeybe, Ebu Hatim er-Râzi, Ebu Zûrati'r-Râzî ve ed-Dârekutni mu'allel hadisler konusunda isim yapmış sayılı âlimlerden birkaçıdır.
Örnek vermek gerekirse; Sened görünüşe göre sahih olmakla birlikte ravilerden birinin şeyhinden semâ’ yoluyla hadis rivayet ettiğinin bilinmemesi. Meselâ;
“... Dedikodusu çok bir mecliste oturan biri, kalkmadan önce “subhâneke'llahumme ve bi-hamdike, lâilâhe illâ ente, estağfıruke ve etûbu ileyke” derse o mecliste geçen dedikoduların günahı bağışlanır.”
el-Hâkim'in naklettiğine göre Müslim, bir gün Buhâri'nin yanına gelerek gözlerini öper. “Üstadların üstadı, muhaddislerin efendisi, hadis illetlerinin tabibi! Bırak ayaklarını da öpeyim! Muhammed b. Selâm, “haddesenâ Mahledu'bnu Yezîd eI-Harrânî. kale ahberanâ İbnu Cureyc, an Mûsâ b. Ukbe, an Süheyl b. Ebî Salih, an ebîhi, an Ebî Hureyre, ani'n-Nebî (s.a.s) isnadiyle bir mecliste edilen dedikodulardın keffareti konusunda sana bir hadis rivayet etmiş. Bunun ne illeti var?” diyerek bu hadisin illetini sorar. Buhari:
“güzel bir hadistir der; yeryüzünde bu konuda bundan başka bir hadis bilmiyorum fakat maluldür.” Bunun üzerine Müslim israr eder. Buhâri, Müsâ b. İsma'il -Vuheyb - Süheyl - Avn b. Abdillah isnadiyle aynı metni rivayet ettiğini söyler ve ilave eder:
“Bu isnad daha evlâdır; çünkü Muhammed b. Selâm'ın isnadında geçen Musa b. Ukbe'nin Süheyl'den hadis işittiği zikredilmemiştir.”
Buhâri'nin bu sözleri üzerine Müslim
“Sana buğzeden ancak hasedinden eder. Dünyada senin bir başka benzerin olmadığına şehadet ederim” diyerek hayranlığını belirtmekten kendisini alamaz.
Buhârî'nin “illetlidir” dediği rivayetin isnadı karşılaştırılırsa görülür ki Müslim'in müsned olarak bildiği rivayet aslında mürseldir; zira Ebu Hureyre'nin ismi anılmadan tâbi'î olan Avn b. Abdillah'dan rivayet edilmiştir. Ayrıca Buhâri'nin “Musa b. Ukbe'nin Süheyl'den semâ yoluyla hadis rivayet ettiği zikredilmemiştir” sözü üzerinde durulan illeti açıklamaktadır. Şöyle ki, görünüşe göre hiç bir kısuru olmayan isnadda Musa b. Ukbe'nin Süheyl'den semâ' yoluyla hadis almaması gibi bir illet vardır ve bu illet Müslim çapında bir muhaddisin gözünden kaçmıştır.

ZAYIF HADİS: Sahih hadisin şartlarından herhangi birini taşımayan hadislere denir.
Pek çok konuda olduğu gibi zayıf Hadîslerle amel etmek konusunda da İslâm alimleri arasında görüş ayrılığı meydana gelmiştir. Bu konuda üç görüş ileri sürülmüştür.
1. Yahya b. Ma'în, Buharî, Müslim, Ebu-bekr İbni'l-Arâbî, İbn Hazm, Ebu Şâmmeti'l-Makdisî gibi İslam alimlerine göre zayıf Hadîslerle hiçbir şekilde amel edilemez. Bu görüşte olanlar delil olarak daha çok, Buhari ve Müslim'in sahihlerini tertip ederlerken takip ettikleri metot ile bu eserlerde zayıf Hadîs bulunmaması üzerinde durmuşlardır.
2. Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud ve onlara tabi olan bazı alimlere göre zayıf Hadîslerle amel edilebilir. Bu görüşte olanlar ise zayıf bir Hadîsle amel edilebilmesi için aynı konuda bir başka rivayetin bulunmamasını şart koşmuşlardır. Onlara göre zayıf Hadîs rey denilen kıyas yoluyla ictihaddan daha iyidir. 1219
3. Bazı alimlere göre zayıf Hadîslerle şer'i hükümlerle ilgisi olmamak, buna karşılık va'z ve fedâil gibi bir konuda olmak kaydiyle ve şartlı olarak amel edilebilir. Hadîs Usulü alimleri zayıf Hadîslerle amel edilebilmesi için gerekli şartlan şu şekilde tesbit etmişlerdir:
a) Zayıf Hadîs fedâ'il gibi akaid ve dinî hükümlerle ilgisi olmayan bir konuda olmalıdır, bu şart üzerinde görüş birliği vardır.
b) Zayıf Hadîs, yalancı, yalancılık ithamına maruz kalmış, çok hata yapmakla tanınan bir ravinin tek başına rivayet ettiği Hadîs gibi ileri derecede zayıf olmamalıdır.
c) Kur'ân-ı Kerim ve sahih sünnetten çıkarılmış delillerle ortaya konan ve amel edilen bir asıl hüküm veya kaidenin içine girmeli, yeni bir hüküm getirmemelidir.
d) Amel edilirken kesinlikle Hz. Peygamber'e ait olduğuna inanılmayıp ihtiyatla kabul edilmelidir. 1220
Akait ve dinî hükümler konularında olmamak kaydiyle zayıf Hadîslerle bu şartlar dahilinde amel etmenin caiz olduğu görüşünde olan İslâm alimleri, fedâ'il, tergîb-terhîb (teşvik etme, sakındırma) ve va'z konularındaki Hadîsler üzerinde fazla titizlik göstermemişlerdir. Nitekim İbn Abdilber, bu konuda “fedâ'il Hadîslerinde şer'i delil olarak kullanılan Hadîslerde gösterilen titizliğe ihtiyaç yoktur” demiştir.
MERFÛ HADİS: Hz. Peygambere izafe edilen söz, fiil, takrir ve sıfatlardır.
İsnadı ister muttasıl olsun ister olmasın, Allah Resulüne isnad edilen bütün nakiller merfu addedilir.
MEVKUF HADİS: Sahabe-i Kirama nispet edilen hadislerdir. Peygamberimizden değil Sahabe-i Kiramdan nakledilmektedir.(Sahabe sözleridir)
Ebu Bekr ve İbn Abbas'ın şu içtihatları mevküfa misal olarak kayda değer: “Dede (mirasta) baba yerine geçer.”
MAKTÛ HADİS: Tâbiine nisbet edilen hadislerdir. Tabiin sözleridir ki hadis tabiri onlar içinde kullanılmaktadır.Muhammed b. Sîrîn'in şu sözü maktû'ya güzel bir misaldir:
“Şu hadis ilmi yok mu, dindir din. O halde dininizi kimden aldığınıza dikkat edin.” 628
MEVZÛ (UYDURMA) RİVAYET: Gerçekte Peygamberimize ait olmadığı halde O’nun sözüymüş gibi nakledilen ve O’na nisbet edilen yalan ve uydurma sözlerdir ki bunlara hadis tabirini kullanmak doğru değildir.
MUNKATI’ HADİS: Senedinin herhangi bir yerinde bir veya daha fazla kopukluk bulunan bütün hadislerin ortak adıdır.
MUALLAK HADİS:Senedinin baş tarafında (bize yakın olan kısmı) kopukluk bulunan hadistir ki bir ravinin düşmesiyle, peş peşe birçok ravinin düşmesi arasında fark yoktur. Sonuna kadar sened bütünüyle de düşebilir. Mesela ravi Hz. Peygamber’den (sav) duymuş gibi kale Rasulüllah dese veya falan sahabi Allah Rasulünün şöyle dediğini rivayet etti, dese bu muallak hadis olur.

Buhari ve Müslim’de muallak hadis var mıdır?
Evet, Buhari’de 1341 tane muallak hadis olup İbn Hacer Taġlîḳu’t-taʿlîḳ  adlı eserinde 1181 tanesini muttasıl senetle vermiştir. 160 tanesini vermemiştir. Bu hadisler bab başlıklarında veya tercemelerde muallak olarak bulunur. Müslim’de 11 tane muallak hadis vardır. Bir tanesi hariç 10 tanesi Müslim’in Sahih’inde değişik yerlerinde senedleriyle kullanılmıştır.

Buhari ve Müslim’de geçen muallak hadisler hakâ zekera kâle حكي – ذكر – قال  gibi malum kesin sığalarla yani Cezm sîgasıyla rivayet edilmişlerse, onun izafet edildiği kişiye göre sahih olduğu hükmü anlaşılır. Eğer kıle, zükira, hukiye gibi meçhul sığalarla yani  temrîz sîgasıyla rivayet edilmişlerse kime isnad edilirse edilsin sahih olmadığı anlaşılır.


MÜRSEL HADİS: Tabiin’in sahabeyi zikretmeden direk olarak Hz. Peygamber’den rivayet ettikleri hadistir. Bir sahabenin hadisi başka bir sahabeden duyduğu halde sanki Hz. Peygamber’den (sav) bizzat kendisi duymuş gibi rivayet ettiği hadise Sahabe Mürseli denir. Sahabe mürseli, sahih ve delil kabul edilir. Çünkü sahabenin, tabiinden rivayeti zor bir ihtimaldir.
Ebû Hanife, Ahmed b. Hanbel ve İmam Malik’e göre mürsel hadis, irsal yapan ve kendisine irsal yapılan sika ravilerden olmak şartıyla delil olarak kullanılır ve sahih kabul edilir. İmam Şafi’nin farklı şartları vardır.
MU’DAL HADİS: Senedinin herhangi bir yerinden iki ve daha fazla ravinin peş peşe düştüğü hadistir.
NOT:Bir hadis hem muallak hem de mu’dal veya hem mürsel hem de mu’dal olabilir.
MÜNKER:
1-Zayıf olan bir ravinin makbul ravilere muhalif olarak rivayet ettiği hadistir.
2- Ravisinin rivayet ettiği hadiste tek kaldığı hadistir.
METRUK: Yalan söylediği tespit edilen kişinin rivayet ettiği, başka sağlam bir rivayeti olmayan genel kaidelere de aykırı olan hadise denir.
MAKLÛB : Râvîlerin isimlerinin veya metindeki kelimelerin yerlerinin değiştirildiği hadislere denir.
İsnadda kalb, Murra b. Ka'b ismini Ka'b b. Murra şekline getirmek misalinde olduğu gibi ravi ile babasının isimlerinin yerlerini değiştirmek, bir isnadla meşhur olan hadisi bir başka isnadla rivayet etmek, birkaç hadisin isnadlarını değiştirmek şekillerinde olur.
MÜDREC : Sened veya metine hadisin aslından olmayan ilavelerin yapıldığı hadislere denir.
Ebu Hureyre'nin bir sözüyle birlikte rivayet edilen şu hadis buna güzel bir örnektir.“Abdesti güzelce alınız... O topukların Cehennemde vay haline.”
     Bu hadisin ilk kısmı abdest alırken itina edilmesini tavsiye etmektedir ve Ebu Hureyre'ye ait bir sözdür. Ebu Hureyre yukarıda söylediğimiz gibi abdestin dikkatli alınması gereğine işaret etmiş ve arkasından sözünü kuvvetlendirmek için Hz. Peygamber'in bir hadisini getirmiştir. Buna göre hadisin ilk kısmı mevkuf, ikinci kısmı ise merfu yani Hz. Peygambere ait bir sözdür. Bununla birlikte bu hadisi el-Hatîbu'l-Bağdâdî'nin ravilerinden birisi aralannı ayırmadan her ikisi de Hz. Peygamber'e ait sözmüş gibi rivayet etmiştir.
MUHARREF : Noktalama veya harekeleme hatası bulunan, harf ve yazı şeklinde hata yapılmış hadistir.
MUZDARİP : Farklı rivayetlerinin birbirine muhalif olması durumunda tercih sebeplerinden herhangi birisi kullanılarak biri diğerine tercih edilemeyen hadistir.  

Müdelles Hadis: Tedlis senede dahil bir ravinin ismini atlayarak, orada böyle biri yokmuş izlenimini vermektir. Başka bir deyişle, isnattaki ayıbı gizlemek ve hadisin zahirini güzelleştirmektir.  Müdelles hadisin her nevisi zem edilmiştir. 3’e ayrılır. En iyisinden en kötüsüne doğru sıralanışı şu şekildedir. Şuyuh, isnad, tesviye. (sükut ile atfı da katanlar var)

Tedlis fişşuyuh: Ravinin hocasını bilinmeyen bir isim, sıfat veya künye ile zikretmesidir. Bu, râvinin, isnadı zik­rederken şeyhinin, maruf ve meşhur olan isim, künye, neseb veya lakabı ile değil de, sırf şaşırtmak için duyanların tanıyamayacağı bilinmeyen bir isim veya lakapla zikretmesidir. İsnad tedlisinden daha iyidir.

Tedlis fil isnad: Ravinin karşılaşmış olduğu kişiden işitmediği hadisi ya da asırdaşı olup karşılaşmadığı kişiden işitemediği halde işitti izlenimi vererek hadisi rivayet etmesidir. Râvi, bu şekilde aldığı hadîsi rivayet ederken kale fulânun, yahut an fulânin, yahutta enne fulânen kale gibi ittisale de muhtemel olan bir tabir kullanır. Böylece, o hadîsi şeyhten işitmediği halde işitmiş vehmini uyandırır. Bu tedlis hakkında yalanın kardeşidir, denilmiştir.

Tedlis fittesviye: Sika raviler arasındaki zayıf bir raviyi atlayarak hadisin hep sika ravilerden gelmiş intibaını verecek şekilde rivayet edilmesidir. Tesviye, bir şeyi diğer bir şeyle aynı seviyeye getirmek demektir. Bir hadîsin isnadında hem zayıf hem de güvenilir kimseler yer almış ise, zayıf râvilerin isnaddan çıkartılması halinde bu isnad tesviye edilmiş, yâni yalnız güvenilir râvilerden oluşan bir isnad haline getirilmiş olur. Burada maksat hadisin güvenilir yolla geldiği izlenimini vermektir. En kötü tedlis budur.
  
 Mürseli Hafi Nedir?
Ravinin asırdaşı olan veya karşılaştığı bir kişiden hadis duymadığı halde, duyma lafzı içeren bir ifadeyle rivayet ettiği hadise mürseli hafi denir.

Mürseli Hafi ile İsnad Tedlisi Arasındaki Fark Nedir?

Mürseli hafide ravi, rivayet ettiği hadis olsun veya başka hadis olsun asla o kişiden hadis rivayet etmemiştir. Bu kişi o hadisi söyleyen şeyh ile görüşmüş veya görüşmemiş, hiç karşılaşmamış olabilir. İsnad tedlisinde ravi, rivayet ettim dediği kişi ile görüşmüş olabilir ve başka hadisler işitmiş ve bu hadisleri rivayet etmiş olabilir. İsnad tedlisinde sadece tedlis yaptığı hadisi duymamıştır. Başka hadisler işitmiş ve rivayet etmiş olabilir.

       KUDSİ HADİS: Ayet olmamak kaydıyla Hz.Peygamberimizin s.a.v. Allah’ü Teala şöyle buyurmuştur. Diyerek Allah’ü Tealaya nisbet ve izafe ettiği hadislere denir.Bu tür hadislere ilahi veya Rabbani Hadisler de denir.
      MUANAN HADİS: Eda sığası an ,an olan hadise denir. Haddesena veya semi’tü kullanmaz. Hocasından hangi şekilde alındığı belli olmayan hadistir.
   MÜDEBBEC HADİS: Akranların yani aynı dönemdeki muhaddislerin bir birinden rivayet ettikleri hadistir.Sadece biri diğerinden aldığı zaman rivayetül akran denir.
Mevzu Hadis: Söylemediği veya yapmadığı halde Hz.Peygamber’e nisbet edilen söz ve işlerle ilgili haberdir. Hadis uydurma faaliyetleri 3.ve 4.halifenin vefatından sonra başlamış hicri 50.yılda yaygınlık kazanmıştır.
Hadis Uydurma Sebeplerinden Bir Kaçı:
1-İslam düşmanlığı
2-Irk ve mezhep yanlılığı,bir grup yada cemaatini savunma arzusu
3-Maddi yarar elde etme arzusu.İdarecilere yanaşıp dünyevi isteklere kavuşma hırsı
4-İslama hizmet etme arzusu.İnsanları hayra teşvik etmek için uydurulan hadisler.
   Mevzu Hadislere Karşı Yapılan Mücadele
A-Tenkide uğramış ravilere yönelik eserler. Sika olmayan ravileri tesbit eden eserler
1-İbni Hıbban: Kitabul Mecruhin
2- İbn Adiyy: El Kamil fid duafa
B-Uydurma Hadislere Yönelik Eserler.Bu eserlerdeki hadisler tamamen uydurma olanlardır.
1-İbnul Cevzi : Kitabul Mevzuat
2-Suyuti         : El-lealil Mesnua
3-İbni Arrak  : Tenzihüş-Şeria
4- Aliyyül Kari:Esrarul Merfua



HADİS EDEBİYATI VE OLUŞUM SAFHALARI
  HIFZ          (Hadislerin ezberlenmesi)
  KİTÂBET   (Hadislerin yazıya geçirilmesi)
Bu ikisi hadislerin tesbit aşamasını oluşturur.
  TEDVİN     (Hadislerin yazılı metinler halinde resmen bir araya toplanması)
  TASNÎF     (Belli usullere göre kitaplar haline getirilmesi)

HIFZ
   Hz. Peygamber döneminde Kur’an’dan başka bir şeye düşkünlük gösterilmemesi ve Kur’an’ın kendisine has özelliklerinin müslümanlar tarafından iyice benimsenmesi için HADİSLERİN yazılmasına izin verilmemiştir.
İlk yıllarda müslümanlar arasında yazı yazmasını bilenler çok azdı. Sahabiler hadisleri şu üç yolla öğrenebiliyorlardı.
a) Müşafehe : Ağızdan duyarak
b) Müşahede yoluyla :Peygamberimiz s.a.v.’in fiil ve tasviblerini görerek
c) Sema yoluyla: Peygamberimiz s.a.v.’den hadisi duymuş veya onun fiillerini görmüş bir başka sahabeden işiterek

   Hadislerin Sahabe Tarafından Ezberlenmesini Kolaylaştıran Etkenler:
1-Hz. Peygamber’in sözlerindeki üslup ve ifade güzelliğinin bulunması.
2-Okuma-yazma bilmeyen ümmi Arap toplumunun hafıza tekniklerini çok iyi geliştirip kullanmaları.
3-Medeniyetin yoğunlaştırdığı sıkıntı ve problemlerden uzak, sade bir yaşayışta zihin berraklığının oluşmasıdır. Bu sebeple o günün insanı uzun hitabe ve şiirleri bir kez dinlemekle ezberleyebiliyordu.
4- Hadislerin ezberlenmesi ve tebliğinin Sevgili Peygamberimiz tarafından teşvik edilmesi.
  Hz. Muhammed (s.a.) buyurdu ki: Sözümü dinleyip belleyen ve bellediğini aynı şekilde başkalarına tebliğ edenin Allah yüzünü ağartsın.(Ebû Davud, İlim, 10.)
  Hz. Peygamber kendisinden sonra dini tebliğ edecek ashâbın eğitimine önem verirdi. Onun sözleri ne uzun ne kısa olurdu. O, tane tane konuşurdu. Hatta Hz. Aişe: “Yanında buluna herhangi bir kişi Onun sözlerini kolaylıkla ezberleyebilirdi.” demektedir. (Buhâri, Menakıb,23)
  Bazen hafızalarda iyice yer etmesi için Hz. Peygamber (s.a.) sözünü 3 kere tekrarlardı. (Buhâri, İlim,30)
KİTABET
     “Kitâbetü’l-hadis”, “Kitâbetü’l-ilm”, “Takyidu’l-ilm” deyimleriyle anlatılmakta olan hadislerin yazılması konusu hadis edebiyatında önemli bir yer tutar. Bu husus son zamanlarda müsteşriklerce çokça suiistimal edilmektedir. Şimdi konu etrafında oluşan tartışmaları burada zikretmeye çalışacağız:
    Ebu Said el-Hudri (r.a.)Rasulullah (s.a.)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Benim ağzımdan Kur’an’dan başka bir şey yazmayınız. Kur’an’dan başka bir şey yazmış olan varsa, derhal o yazdığını imha etsin. Ancak yazmaksızın benden dilediğiniz gibi rivayet ediniz. Bunda bir beis yoktur. Bir de bile bile  her kim bana isnad ederek yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Müslim, Zühd 72)
   Abdullah İbn Amr  (r.a.)şöyle bir rivayette bulunur: “Rasulullah’dan duyduğum her şeyi ezberlemek maksadıyla yazıyordum. Kureyş beni bundan nehyetti ve ‘Rasulullah (s.a.) kızgızlık ve sukûnet hallerinde konuşan bir insan iken sen ondan duyduğun her şeyi nasıl yazarsın? dediler. Bunun üzerine ben yazmaktan vazgeçtim. Sonra durumu Rasulullah’a arz ettim. Eliyle ağzını işaret ederek: “Yaz, canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz!” buyurdu. (Ebu Davud, İlim 3)
     Ayrıca Ebu Hureyre(r.a.) şöyle demektedir: “Nebi (s.a.)’in ashabı içinde Abdullah b. Amr hariç, benden daha fazla hadis bilen (rivayet eden) kimse yoktur. Abdullah yazar, ben yazmazdım.”(Buhari, İlm,39)
ÇÖZÜM:
İbn Kuteybe bu iki hadis için iki çözüm yolu vardır demektedir:
1. Sünnetin sünnetle neshedilmiş olmasıdır. Şöyle ki Hz. Peygamber önce sözlerinin yazılmasını yasaklamış; daha sonra yazılmasına kaydedilmesine müsaade etmiştir.
2. Yazma izninin sadece Abdullah İbn Amr’a (r.a.) mahsus olmasıdır. Çünkü Abdullah İbn Amr, eski kitapları okuyor Süryanice ve Arapça yazı yazabiliyordu. Onun dışındaki sahabilerden sadece birkaç kişi yazı yazabiliyordu. Onların da yazıları kusurlu idi. Nebi (s.a.) hata edebilecekleri endişesiyle onlara hadisleri yazmaktan menetti.
  Hattabi ise, “Yasağın önce olması muhtemeldir. Son durum ise yazının mübahlığıdır.” demektedir.
  İlk hadis usulü yazarı er-Ramehürmüzî: “Hadislerin yazılmasına izin verilmediğine dair rivayetin hicretten önceki ve Kur’an ile iştigalden alıkoymasından emin olunmadığı devir için geçerlidir.” 
  İbn Kuteybe’nin savunduğu görüşü şu olay da desteklemektedir: Mekke’nin fethi günü Hz. Peygamber (s.a.) Ebü Şah için Fetih hutbesinin yazılmasını emretmiştir. Bu olayda son yıllara rastladığı için yazma iznini daha sonra olduğu anlaşılmaktadır.
  Bir başka husus ise Abdullah İbn Amr (r.a.) vefat ettiği zaman es-Sadıka diye meşhur olan sahifesi yanında bulunmaktaydı. Şayet yazma yasağı devam ediyor olsaydı elbette Hz.Abdullah (r.a) bu sahifeyi imha ederdi.  
  Hadislerin yazıldığının en önemli belgeleri SAHİFELER’dir.
  Abdullah b. Amr b. el-As’ın 1000 kadar hadis ihtiva eden, ‘es-Sahifetü’s-sadıka’sı ile Hemmam b. Münebbih’in hocası Ebu Hureyre (r.a.) dan rivayet ettiği hadisleri içeren 138 hadislik sahifesi günümüze kadar gelmiş olan sahifelerin en önemlileridir.
  Yine Sahabe-i kiram arasında yaklaşık 50 kişinin sahifesi bulunmaktadır. Bunlardan bazıları: Ebu Eyyüb el-Ensari, Ebu Bekr es-Sıddîk, Ebu Bekr es-Sakafi,Ebu Hureyre, Ebu Şah, Ebu Umame, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Amr b.el-As, Abdullah b. Zübeyr, Aişe, Ali b. Ebi Talib, Enes b. Malik (Allah cümlesinden razı olsun) 
Önemli Not: Din düşmanları, özellikle de günümüzdeki hadis inkarcıları hadislerle oluşan hükümleri inkar edebilmek için hadislerin yazılmasının nehyedildiği savunurlar.

TEDVİN
Tedvin, sözlükte; dağınık malzemenin bir araya toplanması demektir.
Istılahi anlamı ise, Henüz yazıya geçmemiş rivayetleri yazıya geçirmek, Eskiden yazılmış veya yeni yazıya geçirilmiş olan hadis metinlerini ayırıma tabi tutmadan bir araya toplamak, gibi iki ayrı işi ifade etmektedir.
   Tedvin faaliyetleri ilk zamanlardan beri süregelmiş ise de resmi anlamda ilk müdevvin İbn Şihab ez-Zühri’dir.
     Ömer b. Abdilaziz’in (101/719) Medine Valisi, Ebu Bekr b. Hazm ve ülkenin büyük şehirlerine gönderdiği resmi yazı şöyledir. “Hz. Peygamber’in hadislerini, sünnetlerini araştır ve yaz; zira ben, ilmin kaybolmasından ve alimlerin yok olmasından endişe ediyorum.”
     Tedvin, sünnet malzemesini her hangi bir ayırım söz konusu olmaksızın ve yok olmaktan korumak maksadıyla yazılı olarak bir araya getirmek şeklinde gerçekleştirilmiştir. Tedvin, II.hicri asrın ilk çeyreğinde bitmiş, tasnif dönemi onu takip etmiştir.

TASNİF
   Tasnif, sınıflandırmak, aynı cinsten olan ya da aralarında bir araya getirilmelerini gerektiren ortaklıklar bulunan malzemeyi başkalarından ayırmak anlamındadır. Terim olarak, müdevven Hadis malzemesi içinde yer alan hadisleri konularına göre ayırıp belli bâb veya bölümlerde toplamak demektir.
    Hadislerin günümüze intikal safhaları arasında en uzun süre olarak Tasnif dönemi gelmektedir. H.II. asrın büyük bir bölümü, hadis edebiyatının altın çağı III.asır ve orijinal hadis edebiyatı mahsullerinin son örneklerinin verildiği IV. Asrın ilk yarısı bu safhaya ait kabul edilebilir.

Hadisler tasnif edilirken iki kısımda düzünlenmiştir.
a)Ravilerine Göre Tasnif (Ale’r-rical)   : Müsnedler ve Mu’cemler şeklinde ikiye ayrılır.
b) Konularına Göre Tasnif (Alel Ebvab): Camiler , Sünenler ve Musannefler şeklinde üçe ayrılır.

MÜSNEDLER:
         Bu sistemde konularına bakılmaksızın, hadisler sahabi ravilerine göre ard arda sıralanır.
         Müsnedlerde yer alan sahabilerin sıralanışı genel olarak şöyledir:
-İlk önce Müslüman olanlar,
-Aşere-i mübeşşere,
-Ehl-i beyt ve Haşimoğulları
-Mekkeliler, Medineliler, Şamlılar, Basralılar,
-Hz. Peygamberin hanımları ve diğer kadın sahabiler
-En sonunda ismi bilinmeyen bazı sahabilerin müsnedleri yer alır
*      1- et-Teyâlisi (204/819)ve Müsnedi
*      2- el-Humeydi (219/834)ve Müsnedi
*      3- Ahmed b. Hanbel (h.241/855) ve Müsnedi

MU’CEMLER:
Bu sistem Mu’cem genel adıyla anılan kitaplardan meydana gelmektedir.
Hadisçilere göre, hadislerin, sahabe, şeyh, veya beldelere göre çoğu kere alfabetik olarak sıralandığı eserlere,MU’CEM denir.  -et-Tebarâni (360/971):
el-Mu’cemu’l-kebir,  el-Mu’cemu’l-evsat,  el-Mu’cemu’s-sağir

KONULARINA GÖRE ALEL EBVAB TASNİF
CAMİ’LER:
       Câmi’ler dini konuların hemen tamamını kapsayan sekiz ana bölüme ayrılırlar. Her birine “kitab” denen bu bölümler şöyledir:
1-İman: inanç konularıyla alakalıdır.                                  2-Ahkam ve sünen: İbadet ve muamelata dair.
3-Rikak ve Zühd: Ahlak ve nefis terbiyesiyle alakalıdır.  4-Et’ime,eşribe,adab: Beşeri ilişkilerle alakalıdır.
5-Tefsir: Ayetlerin hadislerle açıklanması                         6-tarih, siyer, cihad: Devletler arası ilişkiler,savaş-barış
7-Menakıb: Hz. Peygamber ve diğer peygamberler ve ashabın yaşantısıyla ilgili konular.
8-Fiten ve Melahim: Kıyamet ve gelecekle ilgili konular
Bu alanda yazılan en mühim eserler:
1- Buhâri’nin Sahih’i       2- Müslim’in Sahihi
3-Tirmizi’nin Cami’i ( Bunu daha çok sünenlerin içinde zikretmektedirler.İhtilaflıdır)

SÜNENLER:
      Sünen, tahâretten vasiyyete kadar bütün fıkhi konulara dair hadisleri ihtiva eden eserlerdir. Diğer bir ifadeyle, Fıkıh bablarına göre tasnif edilmiş ahkam hadislerini muhtevi kitaplara sünen denir.
Sünenleri muhtevalarına göre, ibâdât, ukubat ve muamelat bölümleriyle özetlemek mümkündür.
Bu alanda yazılan eserler:
1- Ebu Davud’un Süneni    2- Nesâi’nin Süneni    3-Tirmizi’nin Süneni   4-İbn Mâce’nin Süneni
5-Dârimi’nin Süneni   6- Beyhaki’nin es-Sünenü’l-Kübrası
MUSANNEFLER:
    Musannefler sünenlerdeki merfu hadislere ilaveten mevkuf ve maktu hadisleri de ihtiva eden eserlerdir. Sünenler ise, taharetten vasiyyete kadar bütün fıkhi konulara ait merfu hadisleri ihtiva eden fıkıh kitapları tertibindeki hadis kitaplarıdır.
1- İmam Mâlik (179/795) ve el-Muvatta
2- Abdurrezzak b. Hemman (211/827) ve el-Musannef
3- İbn Ebi Şeybe (235/849), el-Musannef

BUHARİ
194/810 yıllarında Buhara’da doğmuştur. Etbâ-ut-Tâbiîn tabakasına mensuptur. Kırk yıl süren ilim yolculuklarında yüz bini sahih toplam üçyüz bin hadis ezberlediğini belirtmektedir. Ders aldığı hoca sayısı ise bini bulmuştur. Yetmiş bin râvi’den dinlediği hadisleri onaltı yılda kitap haline getirmiştir.
v  Buhâri, Sahîh’ini altıyüzbin hadis arasından seçmiştir.
v  9 cilt, 97 kitap 3730 bâbtan oluşmuştur. Mükerrerleri ile birlikte 7275, mükerrerler dışında 2761 hadis ihtivâ etmektedir.
Kendisinden bir asır sonra  Hattâbî (ö. 388/998) tarafından “î’lâmu’s-sünen” adıyla ilk şerh yazılmıştır. Buhâri’nin üzerine 100’den fazla şerh yazılmıştır. Bu şerhlerin meşhurlarından bazıları:
1-Şafii alimlerinden olan İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö 852/1448) “Fethu’l-bârî”’si;
2- Hanefî alimi olan Aynî’nin (ö. 855/1451) “Umdetu’l-kârî”si;
3-Kastallânî’nin (ö. 923/1517) “İrşâdu’s-sârî” sidir
4-Kirmânî’nin (ö. 786/1384) “el-Kevâkibu’d-derârî” si;
5-Keşmiri’nin Feyzül Barisi dir.
 Zeynüddin Ahmed b. Ahmed Abdüllâtif ez-Zebîdî’nin (ö. 893/1488) “et-Tecrîdu’s-sarîh li ehâdîsi’l-Câmii’s-sahîh”i Buhâri üzerinde bir ihtisar çalışmasıdır. Bu eser Türkçe’ye Ahmed Naim ve Kâmil Miras tarafından tercüme ve şerh edilmiş, Diyanet işleri başkanlığınca neşredilmiş olan Tecrîd’e bir kılavuz fihrist cildi eklenmiştir.

MÜSLİM
       Kitabında diğer hadisçilerin riayet etmedikleri bir hususu uygulamıştır. Hocalarından sema yoluyla aldığı hadisleri naklederken “haddesenâ” tabirini hocalarına okumak suretiyle onların tasviplerine arzettiği hadisleri naklederken de “ahberanâ” tabirini kullanmıştır. Kitabını bablara ayırmamıştır. Onun kitabında bulunan bab başlıkları daha sonraları Nevevî (ö. 676/1277) tarafından kaleme alınmıştır. Kütüb-i sitte içerisinde yalnızca Müslim’in eserinde mukaddime bulunmaktadır.
Şu an Müslim 4 cilt, 54 kitap, 1322 bab ve mükerrerler dışında 3033 hadisten oluşmaktadır.
Müslim’in Sahih’ine otuza yakın şerh yazılmıştır. Bunlar arasında en yaygın olanları
1-el-Mâzerî’nin (ö. 536/1141) “el-Mu’lim bi fevâidi Müslim’ine yazdığı tekmile niteliğindeki şerh .Bilindiği kadarıyla Müslim üzerine yazılmış ilk şerhtir.Hadisler baştan sona kadar şerh edilmeyip gerekli görülen yerlerde açıklamalar yapılmıştır. Şerhte daha çok hadislerdeki ince manaların yakalanmasına ve elde edilecek hükümlerin ortaya çıkarılmasına gayret edilmiştir.
2- Kadı İyad’ın (ö. 544/1149) “İkmâlü’l-Mu’lim bi fevâidi Müslim” adıyla yazdığı şerh.Mazerinin yazdığı el mu’limde gördüğü bir takım noksanları tamamlamak maksadıyla yazmış olduğu şerhtir.

3-Ebû Zekeriya Yahya b. Şeref en-Nevevî’nin (ö. 676/1277) “el-Minhâc fî şerhi Sahihi Müslim.Bu şerh Müslim üzerine yazılan şerhler arasında en muteber olanıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder