Popüler Yayınlar

3 Haziran 2020 Çarşamba

DBHT (Din Hizmetleri Alan Bilgisi Testi) SORULARI HADİS

İÇİNDEKİLER
1. İsnad ve çeşitleri hakkında bilgi veriniz.
2. Hadis Tahammül Yolları Nelerdir? ( Hadis öğrenim ve öğretim yolları)
3. Sema ve Kıraat arasında ne fark vardır.
4. Müsned ne demektir? Çeşitleri nelerdir?
5. Mütevatir ve ahad hadisi açıklayıp mütavatir hadisle ilgili bir eser ismi söyleyiniz.
6. Sahih Hadis ve Hasen Hadis Nedir?
7. Ferfu’l-gaflet nedir?
8. Metâini Aşera Nedir?  مطاعن عشرة
9. Müdelles hadis nedir?
10. Mürseli Hafi Nedir?
11. Mürseli Hafi ile İsnad Tedlisi Arasındaki Fark Nedir?
13. Mürsel Hadis Nedir?
14. Mu’dal hadis nedir?
15. Muallak Hadis Nedir? 
16. Buhari ve Müslim’de muallak hadis var mıdır?
17. Bir hadis hem muallak hem de mu’dal veya hem mürsel hem de mu’dal olabilir mi?
18. Müdrec hadis nedir?
19. Hadis ile Sünnet arasındaki farkı izah ediniz.
20. Tefsir Terimi : Mubhematü’l-Kur’ân nedir?
21. Tefsir Terimi: Vucuh ve nezair nedir? الوجوه والنظائر
22. Sünen ve Musannefler Hakkında Bilgi
23. Buhari ve Müslim Hakkında Bilgi

1. İsnad ve çeşitleri hakkında bilgi veriniz.
Hadisi rivayet edeng kişilerin Resulüllah’a kadar sıralandığı kısma sened denir. Senette yer alan her şahsa râvȋ denir. Haddesenâ ve an gibi lafızlara da rivayet lafızları denir. Sözü Resûlullah’a iletmeye isnad denir.
İsnad: Hadis terimi olarak isnad, kısaca bir hadis veya haberi söyleyenine nispet etmeye denir. Bir hadisi başkasına nakleden ravi, onun kimden işittiğini veya kimden aldığını, aldığı kimsenin kimden naklettiğini bazı özel tabirler kullanarak muhakkak belirtir. Böylece hadisin ilk kaynağı olan Hz. Peygamber (sav)’e ulaşıncaya kadar kesintisiz bir nakil zinciri kurulur. Böyle bir nakil zinciri kurmaya isnad adı verilir.
A) Âli İsnad: İkiye ayrılır.
1. Mutlak Âli İsnad: Senetteki birçok ravinin yer aldığı başka bir senede nazaran, adetlerin azlığı sebebiyle ravileri Resulüllah’a daha yakın olan isnattır.
2. Nisbi Âli İsnad: Sahih olmak şartıyla, el-A’meş, Huşeym, İbn Cureyc, el-Evzâi, İmam Malik, Süfyanü’s-Sevri gibi hadis imamlarından birine veya Kütübü’s-Sitte sahipleri olan Buharȋ, Müslim, Ebû Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace ile öteki güvenilir hadis kitaplarının sahiplerine daha yakın olan isnattır.
B) Nazil İsnad:  Âli isnadın zıttıdır ve hadisi rivayet eden son ravi ile ilk kaynağı olan Hz. Peygamber veya bir hadis âlimi arasında normalin üstündeki sayıda ravi bulunan isnaddır. Söz gelişi, Buhari’nin rivayet ettiği bir hadisle onu Hz. Peygamber’e ulaştıran isnadında üç veya dört ravi varsa onun bu isnadı âlidir. Eğer bu ravi sayısı bazı isnadlarında olduğu gibi dokuz kişiye çıkarsa bu isnadı ise nazildir.
C) Müselsel İsnad: İsnadını teşkil eden bütün ravilerin bir sözü veya hareketi, yahutta her ikisini birden devam ettirerek rivayet ettikleri hadise denir. Mesela Hz. Peygamber, dua ederken ellerini şöyle yaptı, parmaklarını şöyle yaptı, şeklindeki rivayetler müselsel rivayetlerdir.

2. Hadis Tahammül Yolları Nelerdir? ( Hadis öğrenim ve öğretim yolları)
Hadislerin bir hocadan öğrenilip başkalarına öğretilmesine tahammül ve eda veya kısaca tahammülü’l-ilm denilir. Tahammül kelimesi hadis terimi olarak “râvinin bir hocadan dinlemek, yazmak vb. yollarla emanet aldığı hadisleri herhangi bir değişiklik yapmadan (tashîf ve tahrîf) talebelerine nakletmesi” demektir. Terim tahammülü’l-hadîs ve tahammülü’l-ilm şeklinde de kullanılır. Hadisleri öğrenme işine tahammül yanında haml veya ahz, onları rivayet etmeye edâ denir.  Hadis âlimleri arasında farklı görüşlere rastlanmakla birlikte genel kabule göre temyiz yaşına ulaşan çocuklar ilim meclisine katılıp hadis dinleyebilir ve dinlediği hadisleri nakledebilir.
Hadis tahammülü sekiz yolla gerçekleşir.
1. Semâ. Hadis tahammül yollarının en makbul olanıdır. Sahâbenin Resûl-i Ekrem’den duyduğu sözleri belledikten sonra bir sonraki nesle aktarmada kullandığı ilk metot semâdır. Semâ yoluyla hadis öğrenilirken hoca ile talebe yüz yüze geldiği ve talebe rivayetleri doğrudan hocasından aldığı için bu usul hadis tahammülünün en yaygın metodu olmuştur. Şeyhin okuduğu hadislerin talebe tarafından yazılmasına “imlâ metodu” denir. İlk asırda tahammül daha çok ezbere dayanırken sonraki asırlarda hem yazma hem ezberleme şeklinde devam etmiştir. Semânın gerçekleşmesi için hadis öğrenen kimsenin rivayet sırasında şeyhin sözlerini bizzat işitmesi şarttır. Şeyh rivayeti ya ezberinden ya da elinde bulunan kitaptan yapar. Bu metotla alınan rivayetlerde “haddesenâ, ahberenâ, enbeenâ, semi‘tü fülânen yekūlü, kāle lenâ fülânün, zekera lenâ fülânün” gibi ifadeler kullanılmıştır.
Not: Hoca ezberinden veya yazılı bir vesikadan okuyarak rivayet ettiği hadisleri yazdıracak olursa buna imla denilir. Bu şekilde yazılan kitaplara da emalȋ denilir. İmla bütün usullerden üstün kabul edilmektedir.
2. Kıraat. Talebenin hadisi bizzat şeyhe okumasıdır. Bu metotta talebenin kitaptan veya ezberden okuması ile şeyhin okunanları yazılı kaynaktan yahut ezberinden kontrol etmesi arasında fark yoktur. Talebe okuduğunu şeyhe arzettiği için bazı muhaddisler bu metoda “arz” da demişlerdir. Semâ ve kıraat metotları özellikle hadiste görülen yazım hatalarını düzeltme, hadisin yorumunu, rivayet edene aidiyetini ve sıhhatini öğrenme açısından önemlidir. Kıraat metodu ile alınan hadislerin rivayetinde “araztü, kara’tü, kara’tü alâ fülânin, kara’nâ alâ fülânin, karae aleyye fülânün” gibi edâ sîgaları kullanılır.
3. İcâzet. Bir âlimin elinde bulunan hadisleri sözlü veya yazılı olarak rivayet etmesi için talebesine izin vermesidir. Bu iş, hadis talebesinin şeyhten kitaplarındaki rivayetleri başkalarına rivayet etme hakkını istemesi, şeyhin de bu isteğe olumlu cevap vermesiyle gerçekleşir. Burada talebenin hocaya veya hocanın talebeye okuması yoktur. Verilen icâzetin geçerli sayılması için de dört şart aranır: Talebenin kendi nüshasının icâzet verenin orijinal nüshasıyla mukabele edilmiş olması, icâzeti verenin adâlet ve zabt sahibi olması, icâzeti isteyenin ilim erbabı olması ve yazılı olarak verilen iznin sözlü olarak da belirtilmesi.

4. Münâvele. Şeyhin kitabını yahut bir sahîfeyi rivayet etmesi için talebeye vermesidir. Bir yönüyle icâzete benzemekle birlikte münâvelede hoca talebeye rivayetine izin verdiği hadisleri elden bizzat teslim eder. Hadisleri verirken bunları rivayet etme hakkını da veriyorsa bu durumda münâvele icâzetli, vermiyorsa icâzetsiz olur. İcâzetli münâvele icâzetin en yüksek şeklidir ve sıhhati konusunda ittifak vardır. Burada şeyh semâını ihtiva eden kitabı talebesine, “Bu benim semâımdır” yahut, “Falandan rivayetimdir, bunu benden rivayet et” demek suretiyle bizzat teslim eder. İcâzetsiz münâvelede ise rivayetlerini içeren kitabı ya da sahîfeyi talebeye, “Bu benim semâımdır” yahut “hadisimdir” der, fakat verdiği kitap ya da sahîfedeki hadisleri rivayet etmesi için talebeye icâzet verdiğini belirtmez. İcâzetsiz münâvele üzerinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı muhaddisler talebenin bunları rivayet edebileceğini söylerken bazıları aksi görüş belirtmiştir.

5. Kitâbet (mükâtebe). Hocanın, rivayetlerinin hepsini yahut bir kısmını başka bir yerde bulunan birine bizzat yazarak veya başkasına yazdırarak göndermesi ya da yanında bulunan birine yazdığı veya yazdırdığı rivayetleri vermesidir
6. İ‘lâmü’ş-şeyh. Şeyhin, talebesine gösterdiği hadisi veya kitabı kendisinden rivayetine izin verdiğini belirtmeksizin, “Bu benim falan kişiden aldığım ya da duyduğum merviyyatım” demesidir.
7. Vasiyet. Şeyhin, ölümünden önce veya bir seyahate çıkarken rivayetlerini ihtiva eden kitaplarını rivayet izninden söz etmeksizin birine vasiyet etmesidir. Genellikle muhaddisler vasiyet yoluyla alınan hadislerin rivayetinde bir sakınca görmemiştir.

8. Vicâde. Bir kimsenin bir şeyhe ait hadisleri ihtiva eden bazı kitapları bulması ve bunlardaki hadisleri rivayet etmesidir. Makbul bir tahammül metodu olmakla birlikte kitabı bulan kimse bunları “haddesenî, ahberanî” gibi tabirler kullanarak rivayet edemez. Bu hadislerin rivayetinde umumiyetle “kara’tü fî kitâbi fülân, vecedtü bi-hatti fülân” gibi tabirler kullanılmıştır.

3. Sema ve Kıraat arasında ne fark vardır.
Semada hoca okur. Kıraatte talebe hocasına okur.
4. Müsned ne demektir? Çeşitleri nelerdir?
Senedi son ravisinden ilk ravisine kadar muttasıl olan, ilk kaynağına kadar senedinde kesiklik bulunmayan hadistir. Senedi muttasıl ve merfu olan hadise müsned denir.
İslam’a giriş sırası esas alınarak sahabe adlarına veya neseplerine göre hadislerin tasnif edildiği kitaplara da müsned denilmektedir. Bu sistemde konularına bakılmaksızın hadisler, sahabe ravilerine göre ard arda sıralanır. İlk önce Müslüman olanlar, aşerei mübeşşere, ehli beyt, Mekkeliler, Medineliler şeklinde sıralanır. Mu’cem türü eserlerde hadisler, sahabe, şeyh veya beldelere göre alfabetik olarak sıralanır. Müsnedle mu’cem arasındaki fark, müsned türü kitaplarda sıralama ölçütü İslama giriş önceliğine göre yapılırken mu’cemlerde alfabetik sıra gözetilir.

5. Mütevatir ve ahad hadisi açıklayıp mütavatir hadisle ilgili bir eser ismi söyleyiniz.
Mütevatir Hadis: Yalan üzere birleşmeleri alken mümkün olmayan kalabalıkların kendileri gibi yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan topluluklardan rivayet ettikleri hadistir. Hadisi öyle bir ka­labalık rivayet ediyor ki, bu kalabalığı teşkil eden fertlerin bir araya gelerek o hadisi uydurup yaymak hususunda söz birliği etmeleri aklen mümkün de­ğildir.  Yakînî ilim ifade eder.
Ahad Hadis (Haber-İ Vahid): Mütevatir derecesine ulaşamamış olan hadistir. Kendi arasında üçe ayrılır.Meşhur,aziz ve ferd hadis. Ahad hadis ravilerdeki adalet ve zabt kriterlerine göre  sahih, hasen ve zayıf kısımlarına ayrılır. Yani mütevatir hadislerde işlem yapılmaz. Hadislerdeki sahihlik ya da zayıflık ahad hadislerde uygulanır.
En az üç ve daha fazla senedi olan fakat tevatür derecesine ulaşamamış olan hadise meşhur hadis denir. Senedinin herhangi bir yerinde ravi sayısı ikiye düşmüş olan hadise aziz hadis denir. Senedin herhangi bir yerinde ravisinin tek kaldığı hadise ferd ya da garip hadis denir. Tabakalardan herhangi birinde râvisi tek kalmış hadislerdir. Hadîsi rivayet eden sahabî veya sahabîden rivayet eden tâbi'î sayısının bir­den fazla olmamasıdır.

Mütevâtir hadîsleri toplayan eserler içinde en mühim olanlar şunlardır:
1. el-Fevâ'i'du'1-Mutekâsire fî'1-ahbâri'l-mutevatire: es-Suyûti.
2. el-Le'ali'1-mutenâsire fî'1-ahâdisi'l-Mutevâtire: Muhammed Murtaza el-Huseynî.
6. Sahih Hadis ve Hasen Hadis Nedir?
Sahih Hadis: Adalet ve zabt sıfatlarını kâmilen haiz raviler tarafından rivayet edilen, senedinde hiçbir kopukluk bulunmayan (senedi muttasıl olan), Şazz ve muallel (illetli) olmayan hadislere denir.
Sahih Hadisin Şartları:
1-      Ravilerinin adalet sıfatına kâmilen sahip olması.
2-      Ravilerinin zabt sıfatına kâmilen sahip olması.
3-      Senedinin muttasıl olması, herhangi bir yerinde kopukluk olmaması.
4-      Hadisin şazz olmaması
5-      Hadisin illetli olmaması.
Hasen Hadis: Senedi muttasıl olan, şaz ve muallel olmayan, ravilerinin tamamı adalet sıfatına kâmilen sahip olan, ravilerinden bazılarının zabt sıfatında küçük bir kusur bulunan hadistir.

7. Ferfu’l-gaflet nedir?
Ravinin adalet ve zabtını cerh ve tadilciler ölçer. Raviye 10 açıdan test uygularlar. Beş tanesi adalet ile ilgilidir. Diğer beş tanesi de zabt ile ilgilidir. Fartu gaflet zabt kısmına girmektedir.
Adalet: Kişiyi takvaya götüren, kötü ve çirkin şeylerden uzaklaştıran, insanlar içindeki saygınlığını muhafaza eden bir melekedir. Ravinin dine uygun yaşayış sergileyip sergilememesidir.
Zabt: Kişiyi işittiği bir hadisi işittiği haliyle rivayet etmeye ehil kılan bir sıfattır.

Fartu Gaflet: Ravinin çok dalgın olmasıdır.Hadisi ezberlemeye ve aktarmaya karşı uyanık olmamasıdır.Gaflet ve Galat birbirine yakın şeylerdir.Gaflet hadis dinlemede ve almada galat ise dinlemede ve eda etmede olur. Böyle kimselerin hadîsleri Münker sayılır.

8. Metâini Aşera Nedir?  مطاعن عشرة
 Râvide bulunması gereken adalet ve zabt sıfatlarını zedeleyerek onun cerh edilmesine yol açan on kusur anlamında bir tabir. Ravinin adalet ve zabtının cerh ve tadilciler ölçer.Raviye 10 açıdan test uygularlar.Beş tanesi adalet ile ilgilidir.Diğer beş tanesi de zabt ile ilgilidir.Adalet açısından ravide aranan beş şart
1-Kizbu'r-Râvi=Bile bile yalan hadis uydurmaktır. Kizb, Hazreti Peygamberin söylemediği bir şeyi kasten ona isnatla ri­vayet etmek, daha açık bir ifade ile yalan hadis söylemektir. Hadîsçilere göre ta'n sebeplerinin en şiddetlisi olan kizb ile tanınmış bir râvi, artık ebediyyen terk olunur ve hadîsi reddedilir. Ahmed îbn Hanbel'in de belirttiği gibi, bir râvinin yalnız bir hadîste yalan söylediği, sonra da bu yalandan tövbe ettiği görülse bile, tövbesi kendisiyle Allah arasında olan bir iştir ve bu râviden artık hiçbir hadîs alınmaz ve yazılmaz. Bu ravinin rivayet ettiği hadisler mevzu hadis diye isimlendirilir.
2-İttihâmu'r-Râvi bi'1-Kizb= Râvi, Hazreti Pey­gamberden rivayet ettiği hadîslerde yalan söylemese bile, sair ko­nuşmalarında yalancılıkla tanınması yalanla şöhret bulmasıdır. İnsanların kendisini yalancı, sahtekâr ve üçkâğıtçı olarak tanıdığı ve her sözünde yalan aradığı bir insanın rivayet ettiği hadise doğal olarak güvenilmez. Bu gibi kimselerden hadîs rivayet edilmez. Böyle kimselerin hadisleri metruk sayılır.
3-Bid'atu'r-Râvi:Ravinin Rasulüllah’tan bize gelen dini esaslara muhalif bir inanca sahip olmasıdır. Daha açıkçası itikaden ehli sünnet dışındaki ehli bidat bir mezhebe tabi olmasıdır. Şia,müşebbihe vs. mezhebindeki bir insanın hadisi alınmaz.
4-Fısku'r-Râvi: Ravinin büyük günahlardan sakınmaması veya aşikaren günah işlemesidir. Böyle kimselerin hadîsleri Münker sayılır.
5-Cehâletu'r-Râvi: Ravinin tanınmaması demektir. Yâni onun bilinmemesi, cerh ve ta'dîl yönünden mechûl kal­masıdır. Mechûl olan râvi, mechûl kalmış olması dolayısıyle ta'na müstehak olur.Yani ravi hakkında hiçbir bilgi yoksa, yaşadı denildiği yerde o adamı kimse tanımıyorsa bu hayali bir şahıs konumuna düşer. Böyle kimselerin hadîsleri mübhem sayılır.
ZABT: Kişiyi işittiği bir hadisi işittiği haliyle rivayet etmeye ehil kılan bir sıfattır.Beş kısımda incelenir.
1-Kesratü Galat: Ravinin çokça hata yapması.Hadisi almada ve sunmada çok hata yapmasıdır. Böyle kimselerin hadîsleri münker sayılır.
2-Fartu Gaflet: Ravinin çok dalgın olmasıdır.Hadisi ezberlemeye ve aktarmaya karşı uyanık olmamasıdır.Gaflet ve Galat birbirine yakın şeylerdir. Gaflet hadis dinlemede ve almada; galat ise dinlemede ve eda etmede olur. Böyle kimselerin hadîsleri münker sayılır.
3-Vehm: Ravinin ikilemde kalması ve şüphe içerisinde olmasıdır. İnsanın yanlış bir zanna istinaden hataya düşmesi manâsına gelen vehim (vehm), hadîste, râvinin ta'n edilmesine sebep olan hallerden biridir. Zira vehim, râvinin mursel veya munkatı olan bir hadîsi muttasıl olarak, yahutta bir hadîsin metnini bir başka hadîse idhal ederek rivayet etmesine sebep olur. Bu bakımdan vehmin eseri olan hata, bazen isnadlarda, bazen de metinde görülür.Bu çeşit hadislere muallel hadis denilmiştir.
4- Sui hıfz: Ravinin hafızasının kötü olması ve ezber tutamamasıdır. Râvinin kötü hafıza sahibi olmasıdır. Râvide doğru tarafının hatalı ta­rafına tercih edilememesi şeklinde ortaya çıkan bu hafıza zayıflığı, ya do­ğuştan olabilir, yahutta ihtiyarlık veya hastalık sebebiyle ona sonradan arız olabilir. Hafıza zayıflığının râviye sonradan arız olması halinde, bu gibi râvilere muhtalıt denilmiştir. Muhtalıtın hükmü, ihtilâftan önce rivayet ettiği hadislerin kabulü, ihtılâttan sonra rivayet ettiği hadislerin de reddidir: Eğer ihtılât tarihi bilinmez ve rivayet ettiği hadisler birbirinden ayırt edi­lemezse, râvinin bütün hadisleri üzerinde tevakkuf olunur. Yâni herhangi bir karine ile sıhhati tesbit olunan hadis çıkarsa onunla amel olunur; di­ğerleriyle amel olunmaz.
5-Muhalefetüssika: Daha önce sikalığı isbat olunmuş bir raviye veya ravilere muhalefet etmesidir. Bir râvinin kendinden daha gü­venilir râvilerin rivayetlerine aykırı olarak hadîs nakletmesine muhalefet denilmiştir. Muhalefet, bir râvinin vehim ve hatası neticesi mey­dana gelmesi dolayısıyle, o râvi, bu vehim ve hatasından dolayı mecruh, mu­halif olarak rivayet ettiği hadîs de merdûd veya zayıf sayılır.

9. Müdelles hadis nedir?
Müdelles Hadis: Tedlis senede dahil bir ravinin ismini atlayarak, orada böyle biri yokmuş izlenimini vermektir. Başka bir deyişle, isnattaki ayıbı gizlemek ve hadisin zahirini güzelleştirmektir.  Müdelles hadisin her nevisi zem edilmiştir. 3’e ayrılır. En iyisinden en kötüsüne doğru sıralanışı şu şekildedir. Şuyuh, isnad, tesviye. (sükut ile atfı da katanlar var)
Tedlis fişşuyuh: Ravinin hocasını bilinmeyen bir isim, sıfat veya künye ile zikretmesidir. Bu, râvinin, isnadı zik­rederken şeyhinin, maruf ve meşhur olan isim, künye, neseb veya lakabı ile değil de, sırf şaşırtmak için duyanların tanıyamayacağı bilinmeyen bir isim veya lakapla zikretmesidir. İsnad tedlisinden daha iyidir.
Tedlis fil isnad: Ravinin karşılaşmış olduğu kişiden işitmediği hadisi ya da asırdaşı olup karşılaşmadığı kişiden işitemediği halde işitti izlenimi vererek hadisi rivayet etmesidir. Râvi, bu şekilde aldığı hadîsi rivayet ederken kale fulânun, yahut an fulânin, yahutta enne fulânen kale gibi ittisale de muhtemel olan bir tabir kullanır. Böylece, o hadîsi şeyhten işitmediği halde işitmiş vehmini uyandırır. Bu tedlis hakkında yalanın kardeşidir, denilmiştir.
Tedlis fittesviye: Sika raviler arasındaki zayıf bir raviyi atlayarak hadisin hep sika ravilerden gelmiş intibaını verecek şekilde rivayet edilmesidir. Tesviye, bir şeyi diğer bir şeyle aynı seviyeye getirmek demektir. Bir hadîsin isnadında hem zayıf hem de güvenilir kimseler yer almış ise, zayıf râvilerin isnaddan çıkartılması halinde bu isnad tesviye edilmiş, yâni yalnız güvenilir râvilerden oluşan bir isnad haline getirilmiş olur. Burada maksat hadisin güvenilir yolla geldiği izlenimini vermektir. En kötü tedlis budur.

10. Mürseli Hafi Nedir?
Ravinin asırdaşı olan veya karşılaştığı bir kişiden hadis duymadığı halde, duyma lafzı içeren bir ifadeyle rivayet ettiği hadise mürseli hafi denir.

11. Mürseli Hafi ile İsnad Tedlisi Arasındaki Fark Nedir?
Mürseli hafide ravi, rivayet ettiği hadis olsun veya başka hadis olsun asla o kişiden hadis rivayet etmemiştir. Bu kişi o hadisi söyleyen şeyh ile görüşmüş veya görüşmemiş, hiç karşılaşmamış olabilir. İsnad tedlisinde ravi, rivayet ettim dediği kişi ile görüşmüş olabilir ve başka hadisler işitmiş ve bu hadisleri rivayet etmiş olabilir. İsnad tedlisinde sadece tedlis yaptığı hadisi duymamıştır. Başka hadisler işitmiş ve rivayet etmiş olabilir.

13. Mürsel Hadis Nedir?
Tabiin’in sahabeyi zikretmeden direk olarak Hz. Peygamber’den rivayet ettikleri hadistir. Bir sahabenin hadisi başka bir sahabeden duyduğu halde sanki Hz. Peygamber’den (sav) bizzat kendisi duymuş gibi rivayet ettiği hadise Sahabe Mürseli denir. Sahabe mürseli, sahih ve delil kabul edilir. Çünkü sahabenin, tabiinden rivayeti zor bir ihtimaldir.
Ebû Hanife, Ahmed b. Hanbel ve İmam Malik’e göre mürsel hadis, irsal yapan ve kendisine irsal yapılan sika ravilerden olmak şartıyla delil olarak kullanılır ve sahih kabul edilir. İmam Şafi’nin farklı şartları vardır.

14. Mu’dal hadis nedir?
Mu’dal Hadis: Senedinin herhangi bir yerinden iki ve daha fazla ravinin peş peşe düştüğü hadistir.

15. Muallak Hadis Nedir? 
Senedinin baş tarafında (bize yakın olan kısmı) kopukluk bulunan hadistir ki bir ravinin düşmesiyle, peş peşe birçok ravinin düşmesi arasında fark yoktur. Sonuna kadar sened bütünüyle de düşebilir. Mesela ravi Hz. Peygamber’den (sav) duymuş gibi kale Rasulüllah dese veya falan sahabi Allah Rasulünün şöyle dediğini rivayet etti, dese bu muallak hadis olur.

16. Buhari ve Müslim’de muallak hadis var mıdır?
Evet, Buhari’de 1341 tane muallak hadis olup İbn Hacer Tağribü’t-tağlik adlı eserinde 1181 tanesini muttasıl senetle vermiştir. 160 tanesini vermemiştir. Bu hadisler bab başlıklarında veya tercemelerde muallak olarak bulunur. Müslim’de 11 tane muallak hadis vardır. Bir tanesi hariç 10 tanesi Müslim’in Sahih’inde değişik yerlerinde senedleriyle kullanılmıştır.
Buhari ve Müslim’de geçen muallak hadisler haka zekera kale حكي – ذكر – قال  gibi malum ke kesin sığalarla rivayet edilmişlerse, onun izafet edildiği kişiye göre sahih olduğu hükmü anlaşılır. Eğer kıle, zükira, hukiye gibi meçhul sığalarla rivayet edilmişlerse kime isnad edilirse edilsin sahih olmadığı anlaşılır.

17. Bir hadis hem muallak hem de mu’dal veya hem mürsel hem de mu’dal olabilir mi?
Bir hadis hem muallak hem de mu’dal veya hem mürsel hem de mu’dal olabilir.
Mu’dal hadis ile muallak hadis ilişkisi:  Bu iki hadis bir maddede birleşir, iki maddede ayrılırlar.
·         Hadisin senedinin başlangıç kısmından iki ravi peş peşe düşerse hem mu’dal hem de muallak olur.
·         Hadisin senedinin orta yerinden iki ravi peş peşe düşerse sadece mu’dal olur.
·         Hadisin senedinin baş tarafından sadece bir ravi düşerse muallak olur.

Mürsel mu’dal ilişkisine gelince, tabiinden biri sahabeden iki raviyi peş peşe düşürürse hem mürsel hem de mu’dal olur. Tek sahabeyi düşürüşe sadece mürsel olur.

18. Müdrec hadis nedir?
Sened veya metine hadisin aslından olmayan ilavelerin yapıldığı hadislere denir. Ebû Hureyre (ra) “Abdesti güzelce alınız... O topukların Cehennemde vay haline.” demiştir. Bu hadisin ilk kısmı abdest alırken itina edilmesini tavsiye etmektedir ve Ebu Hureyre’ye ait bir sözdür. Ebu Hureyre yukarıda söylediğimiz gibi abdestin dikkatli alınması gereğine işaret etmiş ve arkasından sözünü kuvvetlendirmek için Hz. Peygamber'in bir hadisini getirmiştir. Buna göre hadisin ilk kısmı mevkuf, ikinci kısmı ise merfu yani Hz. Peygambere ait bir sözdür. Bunu rivayet eden ravi tek hadismiş gibi rivayet ederse baş tarafı müdrec olur.

19. Hadis ile Sünnet arasındaki farkı izah ediniz.
Hadisçiler bu iki kelimeyi bazen birbiri yerine kullanırlar, ama genel kabul Hadis'in, Hz. Peygamber'in sözleri, Sünnet'in ise onun sözleri de dâhil olmak üzere bütün eylemleri olduğu yönündedir. Buna göre Hadis sözlü Sünnet'tir.
Sünnet: Lügat manası yol, yaşayış tarzı anlamlarına gelir. Istılah manası: Hz. Peygamber’in fiiline denir. (Hadis usulcülerine göre)
Hadisçilere göre: Hz. Peygamber’den nakledilen her türlü söz ve iştir.
Fıkıh usulcülerine göre: Hz. Peygamber’den Kur’ân’ı Kerim dışında nakledilen ve şerȋ bir delil olmaya elverişli olan söz, fiil ve takrirleridir.
Fıkıhçılara göre: Hz. Peygamber’den farz ve vacip olmayarak gelen ve dinde uyulması istenen her şeydir.
Kelam ilminde: Kur’ân’ı Kerim ve Peygamber’in uygulamalarından ortaya çıkan esaslara uygun olan şey demektir. Bu manada Bid’atın zıttıdır.
Hadis ve Sünnet kelimeleri zamanla Hz. Peygamber’in (sav) sözünü, fiilini ve takririni bildiren haber manasına eş anlamlı olarak kullanılmıştır.

20. Mubhematü’l-Kur’ân nedir?
Kur’an’da kendi ismiyle veya ne olduğunu ortaya koyan bir kelimeyle belirtilmeyip bunların yerine zamir, işaret isimleri, zaman ve mekân isimleri, künye, lakap ve vasıf gibi kapalı kelime ve ifadelerle zikredilen hususlara “mübhemâtü’l-Kur’ân” denilmiştir. ennâ (el-Bakara 2/223), eyne (et-Tekvîr 81/26), beyne (el-En‘âm 6/94), ḥays̱ü (el-Bakara 2/35). Kur’ân’ı Kerim’de sarih olarak isimleri zikredilmeyip ismi mevsuller ve zamirlerle zikredilen kimseler bulunmaktadır. Bu ismi mevsuller ve zamirlerin kime delalet ettiğinin bilinmesi Suyûtȋ’ye göre sadece nakille mümkündür.
21. Vucuh ve nezair nedir? الوجوه والنظائر
Vucuh: Bir kelimenin birden çok anlama gelmesidir. Mesela: Salat kelimesi: namaz, dua, ibadet, istiğfar ve rahmet anlamlarına gelmektedir.
Nezair ise, bir anlamın birden fazla kelime ile ifade edilmesidir. Mesela: se’ȋr, sekar, hutâme, hamȋm, nâr hepsi cehennem demektir.


SÜNENLER
Sünen, tahâretten vasiyyete kadar bütün fıkhi konulara dair hadisleri ihtiva eden eserlerdir. Diğer bir ifadeyle, Fıkıh bablarına göre tasnif edilmiş ahkam hadislerini muhtevi kitaplara sünen denir.
Sünenleri muhtevalarına göre, ibâdât, ukubat ve muamelat bölümleriyle özetlemek mümkündür.
Bu alanda yazılan eserler:
1- Ebu Davud’un Süneni    2- Nesâi’nin Süneni    3-Tirmizi’nin Süneni   4-İbn Mâce’nin Süneni  5-Dârimi’nin Süneni   6- Beyhaki’nin es-Sünenü’l-Kübrası

MUSANNEFLER
 Musannefler sünenlerdeki merfu hadislere ilaveten mevkuf ve maktu hadisleri de ihtiva eden eserlerdir. Sünenler ise, taharetten vasiyyete kadar bütün fıkhi konulara ait merfu hadisleri ihtiva eden fıkıh kitapları tertibindeki hadis kitaplarıdır.
1- İmam Mâlik (179/795) ve el-Muvatta
2- Abdurrezzak b. Hemman (211/827) ve el-Musannef
3- İbn Ebi Şeybe (235/849), el-Musannef

BUHARİ
194/810 yıllarında Buhara’da doğmuştur. Etbâ-ut-Tâbiîn tabakasına mensuptur. Kırk yıl süren ilim yolculuklarında yüz bini sahih toplam üçyüz bin hadis ezberlediğini belirtmektedir. Ders aldığı hoca sayısı ise bini bulmuştur. Yetmiş bin râvi’den dinlediği hadisleri onaltı yılda kitap haline getirmiştir.
· Buhâri, Sahîh’ini altıyüzbin hadis arasından seçmiştir.
· 9 cilt, 97 kitap 3730 bâbtan oluşmuştur. Mükerrerleri ile birlikte 7275, mükerrerler dışında 2761 hadis ihtivâ etmektedir.
Kendisinden bir asır sonra  Hattâbî (ö. 388/998) tarafından “î’lâmu’s-sünen” adıyla ilk şerh yazılmıştır. Buhâri’nin üzerine 100’den fazla şerh yazılmıştır. Bu şerhlerin meşhurlarından bazıları:
1-Şafii âlimlerinden olan İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö 852/1448) “Fethu’l-bârî”’si;
2- Hanefî âlimi olan Aynî’nin (ö. 855/1451) “Umdetu’l-kârî”si;
3-Kastallânî’nin (ö. 923/1517) “İrşâdu’s-sârî” sidir
4-Kirmânî’nin (ö. 786/1384) “el-Kevâkibu’d-derârî” si;
5-Keşmiri’nin Feyzü’l-bârisi dir.
Zeynüddin Ahmed b. Ahmed Abdüllâtif ez-Zebîdî’nin (ö. 893/1488) “et-Tecrîdu’s-sarîh li ehâdîsi’l-Câmii’s-sahîh”i Buhâri üzerinde bir ihtisar çalışmasıdır. Bu eser Türkçe’ye Ahmed Naim ve Kâmil Miras tarafından tercüme ve şerh edilmiş, Diyanet İşleri Başkanlığınca neşredilmiş olan Tecrîd’e bir kılavuz fihrist cildi eklenmiştir.

MÜSLİM
Kitabında diğer hadisçilerin riayet etmedikleri bir hususu uygulamıştır. Hocalarından sema yoluyla aldığı hadisleri naklederken “haddesenâ” tabirini hocalarına okumak suretiyle onların tasviplerine arz ettiği hadisleri naklederken de “ahberanâ” tabirini kullanmıştır. Kitabını bablara ayırmamıştır. Onun kitabında bulunan bab başlıkları daha sonraları Nevevî (ö. 676/1277) tarafından kaleme alınmıştır. Kütüb-i sitte içerisinde yalnızca Müslim’in eserinde mukaddime bulunmaktadır.
Şu an Müslim 4 cilt, 54 kitap, 1322 bab ve mükerrerler dışında 3033 hadisten oluşmaktadır.
Müslim’in Sahih’ine otuza yakın şerh yazılmıştır. Bunlar arasında en yaygın olanları
1-el-Mâzerî’nin (ö. 536/1141) “el-Mu’lim bi fevâidi Müslim’ine yazdığı tekmile niteliğindeki şerh. Bilindiği kadarıyla Müslim üzerine yazılmış ilk şerhtir. Hadisler baştan sona kadar şerh edilmeyip gerekli görülen yerlerde açıklamalar yapılmıştır. Şerhte daha çok hadislerdeki ince manaların yakalanmasına ve elde edilecek hükümlerin ortaya çıkarılmasına gayret edilmiştir.
2- Kadı İyad’ın (ö. 544/1149) “İkmâlü’l-Mu’lim bi fevâidi Müslim” adıyla yazdığı şerh. Mazerinin yazdığı el mu’limde gördüğü bir takım noksanları tamamlamak maksadıyla yazmış olduğu şerhtir.
3- Ebû Zekeriya Yahya b. Şeref en-Nevevî’nin (ö. 676/1277) “el-Minhâc fî şerhi Sahihi Müslim. Bu şerh Müslim üzerine yazılan şerhler arasında en muteber olanıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder