İÇİNDEKİLER
1. İsnad ve çeşitleri hakkında bilgi veriniz.
2. Hadis Tahammül Yolları Nelerdir? ( Hadis öğrenim ve öğretim
yolları)
3. Sema ve Kıraat arasında ne fark vardır.
4. Müsned ne demektir? Çeşitleri
nelerdir?
5. Mütevatir ve ahad hadisi
açıklayıp mütavatir hadisle ilgili bir eser ismi söyleyiniz.
6.
Sahih Hadis ve Hasen Hadis Nedir?
7. Ferfu’l-gaflet nedir?
8. Metâini Aşera Nedir? مطاعن
عشرة
9. Müdelles hadis nedir?
10.
Mürseli Hafi Nedir?
11.
Mürseli Hafi ile İsnad Tedlisi Arasındaki Fark Nedir?
13.
Mürsel Hadis Nedir?
14. Mu’dal hadis nedir?
15. Muallak
Hadis Nedir?
16. Buhari
ve Müslim’de muallak hadis var mıdır?
17. Bir
hadis hem muallak hem de mu’dal veya hem mürsel hem de mu’dal olabilir mi?
18. Müdrec hadis nedir?
19. Hadis ile Sünnet arasındaki
farkı izah ediniz.
20. Tefsir Terimi : Mubhematü’l-Kur’ân
nedir?
21. Tefsir Terimi: Vucuh ve nezair nedir? الوجوه والنظائر
22. Sünen ve Musannefler Hakkında Bilgi
23. Buhari ve Müslim Hakkında Bilgi
1. İsnad ve çeşitleri hakkında bilgi veriniz.
Hadisi rivayet
edeng kişilerin Resulüllah’a kadar sıralandığı kısma sened denir. Senette yer
alan her şahsa râvȋ denir. Haddesenâ ve an gibi lafızlara da rivayet lafızları
denir. Sözü Resûlullah’a iletmeye isnad denir.
İsnad: Hadis terimi olarak isnad, kısaca
bir hadis veya haberi söyleyenine nispet etmeye denir. Bir hadisi başkasına
nakleden ravi, onun kimden işittiğini veya kimden aldığını, aldığı kimsenin
kimden naklettiğini bazı özel tabirler kullanarak muhakkak belirtir. Böylece
hadisin ilk kaynağı olan Hz. Peygamber (sav)’e ulaşıncaya kadar kesintisiz bir
nakil zinciri kurulur. Böyle bir nakil zinciri kurmaya isnad adı verilir.
A) Âli İsnad: İkiye ayrılır.
1. Mutlak Âli İsnad: Senetteki
birçok ravinin yer aldığı başka bir senede nazaran, adetlerin azlığı sebebiyle
ravileri Resulüllah’a daha yakın olan isnattır.
2. Nisbi Âli İsnad: Sahih olmak
şartıyla, el-A’meş, Huşeym, İbn Cureyc, el-Evzâi, İmam Malik, Süfyanü’s-Sevri
gibi hadis imamlarından birine veya Kütübü’s-Sitte sahipleri olan Buharȋ,
Müslim, Ebû Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace ile öteki güvenilir hadis
kitaplarının sahiplerine daha yakın olan isnattır.
B) Nazil İsnad: Âli isnadın zıttıdır ve hadisi rivayet eden
son ravi ile ilk kaynağı olan Hz. Peygamber veya bir hadis âlimi arasında
normalin üstündeki sayıda ravi bulunan isnaddır. Söz gelişi, Buhari’nin rivayet
ettiği bir hadisle onu Hz. Peygamber’e ulaştıran isnadında üç veya dört ravi
varsa onun bu isnadı âlidir. Eğer bu ravi sayısı bazı isnadlarında olduğu gibi
dokuz kişiye çıkarsa bu isnadı ise nazildir.
C) Müselsel İsnad: İsnadını
teşkil eden bütün ravilerin bir sözü veya hareketi, yahutta her ikisini birden
devam ettirerek rivayet ettikleri hadise denir. Mesela Hz. Peygamber, dua
ederken ellerini şöyle yaptı, parmaklarını şöyle yaptı, şeklindeki rivayetler
müselsel rivayetlerdir.
2. Hadis
Tahammül Yolları Nelerdir? ( Hadis öğrenim ve öğretim yolları)
Hadislerin bir hocadan öğrenilip başkalarına öğretilmesine tahammül
ve eda veya kısaca tahammülü’l-ilm denilir. Tahammül kelimesi hadis terimi
olarak “râvinin bir hocadan dinlemek, yazmak vb. yollarla emanet aldığı
hadisleri herhangi bir değişiklik yapmadan (tashîf ve tahrîf) talebelerine
nakletmesi” demektir. Terim tahammülü’l-hadîs ve tahammülü’l-ilm şeklinde de
kullanılır. Hadisleri öğrenme işine tahammül yanında haml veya ahz, onları
rivayet etmeye edâ denir. Hadis
âlimleri arasında farklı görüşlere rastlanmakla birlikte genel kabule göre
temyiz yaşına ulaşan çocuklar ilim meclisine katılıp hadis dinleyebilir ve
dinlediği hadisleri nakledebilir.
Hadis tahammülü sekiz yolla gerçekleşir.
1. Semâ. Hadis tahammül yollarının en makbul olanıdır. Sahâbenin Resûl-i
Ekrem’den duyduğu sözleri belledikten sonra bir sonraki nesle aktarmada
kullandığı ilk metot semâdır. Semâ yoluyla hadis öğrenilirken hoca ile talebe
yüz yüze geldiği ve talebe rivayetleri doğrudan hocasından aldığı için bu usul
hadis tahammülünün en yaygın metodu olmuştur. Şeyhin okuduğu hadislerin talebe
tarafından yazılmasına “imlâ metodu” denir. İlk asırda tahammül daha çok
ezbere dayanırken sonraki asırlarda hem yazma hem ezberleme şeklinde devam
etmiştir. Semânın gerçekleşmesi için hadis öğrenen kimsenin rivayet sırasında
şeyhin sözlerini bizzat işitmesi şarttır. Şeyh rivayeti ya ezberinden ya da
elinde bulunan kitaptan yapar. Bu metotla alınan rivayetlerde “haddesenâ,
ahberenâ, enbeenâ, semi‘tü fülânen yekūlü, kāle lenâ fülânün, zekera lenâ
fülânün” gibi ifadeler kullanılmıştır.
Not: Hoca ezberinden veya yazılı bir vesikadan okuyarak rivayet ettiği
hadisleri yazdıracak olursa buna imla denilir. Bu şekilde yazılan kitaplara da
emalȋ denilir. İmla bütün usullerden üstün kabul edilmektedir.
2. Kıraat. Talebenin hadisi bizzat şeyhe okumasıdır. Bu metotta talebenin
kitaptan veya ezberden okuması ile şeyhin okunanları yazılı kaynaktan yahut
ezberinden kontrol etmesi arasında fark yoktur. Talebe okuduğunu şeyhe
arzettiği için bazı muhaddisler bu metoda “arz” da demişlerdir. Semâ ve kıraat
metotları özellikle hadiste görülen yazım hatalarını düzeltme, hadisin
yorumunu, rivayet edene aidiyetini ve sıhhatini öğrenme açısından önemlidir.
Kıraat metodu ile alınan hadislerin rivayetinde “araztü, kara’tü, kara’tü alâ
fülânin, kara’nâ alâ fülânin, karae aleyye fülânün” gibi edâ sîgaları
kullanılır.
3. İcâzet. Bir âlimin elinde bulunan hadisleri sözlü veya yazılı olarak
rivayet etmesi için talebesine izin vermesidir. Bu iş, hadis talebesinin
şeyhten kitaplarındaki rivayetleri başkalarına rivayet etme hakkını istemesi,
şeyhin de bu isteğe olumlu cevap vermesiyle gerçekleşir. Burada talebenin
hocaya veya hocanın talebeye okuması yoktur. Verilen icâzetin geçerli sayılması için de dört şart aranır:
Talebenin kendi nüshasının icâzet verenin orijinal nüshasıyla mukabele edilmiş
olması, icâzeti verenin adâlet ve zabt sahibi olması, icâzeti isteyenin ilim
erbabı olması ve yazılı olarak verilen iznin sözlü olarak da belirtilmesi.
4. Münâvele. Şeyhin kitabını yahut bir sahîfeyi rivayet etmesi için talebeye
vermesidir. Bir yönüyle icâzete benzemekle birlikte münâvelede hoca
talebeye rivayetine izin verdiği hadisleri elden bizzat teslim eder. Hadisleri
verirken bunları rivayet etme hakkını da veriyorsa bu durumda münâvele icâzetli,
vermiyorsa icâzetsiz olur. İcâzetli münâvele icâzetin en yüksek şeklidir ve
sıhhati konusunda ittifak vardır. Burada şeyh semâını ihtiva eden kitabı
talebesine, “Bu benim semâımdır” yahut, “Falandan rivayetimdir, bunu benden
rivayet et” demek suretiyle bizzat teslim eder. İcâzetsiz münâvelede ise
rivayetlerini içeren kitabı ya da sahîfeyi talebeye, “Bu benim semâımdır” yahut
“hadisimdir” der, fakat verdiği kitap ya da sahîfedeki hadisleri rivayet etmesi
için talebeye icâzet verdiğini belirtmez. İcâzetsiz münâvele üzerinde farklı
görüşler ileri sürülmüştür. Bazı muhaddisler talebenin bunları rivayet
edebileceğini söylerken bazıları aksi görüş belirtmiştir.
5. Kitâbet (mükâtebe). Hocanın, rivayetlerinin hepsini yahut bir kısmını başka bir yerde
bulunan birine bizzat yazarak veya başkasına yazdırarak göndermesi ya da
yanında bulunan birine yazdığı veya yazdırdığı rivayetleri vermesidir
6. İ‘lâmü’ş-şeyh. Şeyhin, talebesine gösterdiği hadisi veya kitabı kendisinden
rivayetine izin verdiğini belirtmeksizin, “Bu benim falan kişiden aldığım ya da
duyduğum merviyyatım” demesidir.
7. Vasiyet. Şeyhin, ölümünden önce veya bir seyahate çıkarken rivayetlerini
ihtiva eden kitaplarını rivayet izninden söz etmeksizin birine vasiyet
etmesidir. Genellikle muhaddisler vasiyet yoluyla alınan hadislerin rivayetinde
bir sakınca görmemiştir.
8. Vicâde. Bir kimsenin bir şeyhe ait hadisleri ihtiva eden bazı kitapları
bulması ve bunlardaki hadisleri rivayet etmesidir. Makbul bir tahammül metodu
olmakla birlikte kitabı bulan kimse bunları “haddesenî, ahberanî” gibi tabirler
kullanarak rivayet edemez. Bu hadislerin rivayetinde umumiyetle “kara’tü fî
kitâbi fülân, vecedtü bi-hatti fülân” gibi tabirler kullanılmıştır.
3. Sema ve
Kıraat arasında ne fark vardır.
Semada hoca
okur. Kıraatte talebe hocasına okur.
4. Müsned ne demektir? Çeşitleri nelerdir?
Senedi son ravisinden ilk ravisine
kadar muttasıl olan, ilk kaynağına kadar senedinde kesiklik bulunmayan hadistir.
Senedi muttasıl ve merfu olan hadise müsned denir.
İslam’a giriş sırası esas alınarak
sahabe adlarına veya neseplerine göre hadislerin tasnif edildiği kitaplara da
müsned denilmektedir. Bu sistemde konularına bakılmaksızın hadisler, sahabe
ravilerine göre ard arda sıralanır. İlk önce Müslüman olanlar, aşerei
mübeşşere, ehli beyt, Mekkeliler, Medineliler şeklinde sıralanır. Mu’cem türü
eserlerde hadisler, sahabe, şeyh veya beldelere göre alfabetik olarak
sıralanır. Müsnedle mu’cem arasındaki fark, müsned türü kitaplarda sıralama
ölçütü İslama giriş önceliğine göre yapılırken mu’cemlerde alfabetik sıra
gözetilir.
5. Mütevatir ve ahad hadisi
açıklayıp mütavatir hadisle ilgili bir eser ismi söyleyiniz.
Mütevatir Hadis: Yalan üzere birleşmeleri alken mümkün olmayan kalabalıkların
kendileri gibi yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan topluluklardan rivayet
ettikleri hadistir. Hadisi öyle bir kalabalık rivayet ediyor ki, bu kalabalığı
teşkil eden fertlerin bir araya gelerek o hadisi uydurup yaymak hususunda söz
birliği etmeleri aklen mümkün değildir. Yakînî ilim ifade eder.
Ahad Hadis (Haber-İ Vahid): Mütevatir derecesine ulaşamamış olan hadistir. Kendi arasında
üçe ayrılır.Meşhur,aziz ve ferd hadis. Ahad hadis ravilerdeki adalet ve
zabt kriterlerine göre sahih, hasen ve zayıf kısımlarına ayrılır. Yani
mütevatir hadislerde işlem yapılmaz. Hadislerdeki sahihlik ya da zayıflık ahad
hadislerde uygulanır.
En az üç ve daha fazla senedi olan
fakat tevatür derecesine ulaşamamış olan hadise meşhur hadis denir. Senedinin
herhangi bir yerinde ravi sayısı ikiye düşmüş olan hadise aziz hadis denir. Senedin
herhangi bir yerinde ravisinin tek kaldığı hadise ferd ya da garip hadis denir.
Tabakalardan herhangi birinde râvisi tek kalmış hadislerdir. Hadîsi rivayet
eden sahabî veya sahabîden rivayet eden tâbi'î sayısının birden fazla
olmamasıdır.
Mütevâtir
hadîsleri toplayan eserler içinde en mühim olanlar şunlardır:
1. el-Fevâ'i'du'1-Mutekâsire fî'1-ahbâri'l-mutevatire: es-Suyûti.
2. el-Le'ali'1-mutenâsire fî'1-ahâdisi'l-Mutevâtire: Muhammed Murtaza el-Huseynî.
1. el-Fevâ'i'du'1-Mutekâsire fî'1-ahbâri'l-mutevatire: es-Suyûti.
2. el-Le'ali'1-mutenâsire fî'1-ahâdisi'l-Mutevâtire: Muhammed Murtaza el-Huseynî.
6.
Sahih Hadis ve Hasen Hadis Nedir?
Sahih
Hadis: Adalet ve zabt sıfatlarını kâmilen haiz raviler tarafından
rivayet edilen, senedinde hiçbir kopukluk bulunmayan (senedi muttasıl olan),
Şazz ve muallel (illetli) olmayan hadislere denir.
Sahih
Hadisin Şartları:
1- Ravilerinin
adalet sıfatına kâmilen sahip olması.
2- Ravilerinin
zabt sıfatına kâmilen sahip olması.
3- Senedinin
muttasıl olması, herhangi bir yerinde kopukluk olmaması.
4- Hadisin
şazz olmaması
5- Hadisin
illetli olmaması.
Hasen
Hadis: Senedi muttasıl olan, şaz ve muallel olmayan, ravilerinin
tamamı adalet sıfatına kâmilen sahip olan, ravilerinden bazılarının zabt
sıfatında küçük bir kusur bulunan hadistir.
7.
Ferfu’l-gaflet nedir?
Ravinin adalet ve zabtını cerh ve tadilciler ölçer. Raviye 10 açıdan
test uygularlar. Beş tanesi adalet ile ilgilidir. Diğer beş tanesi de zabt ile
ilgilidir. Fartu gaflet zabt kısmına girmektedir.
Adalet: Kişiyi takvaya götüren, kötü ve çirkin şeylerden
uzaklaştıran, insanlar içindeki saygınlığını muhafaza eden bir melekedir.
Ravinin dine uygun yaşayış sergileyip sergilememesidir.
Zabt: Kişiyi işittiği bir hadisi işittiği haliyle rivayet etmeye
ehil kılan bir sıfattır.
Fartu Gaflet: Ravinin çok dalgın olmasıdır.Hadisi ezberlemeye ve aktarmaya karşı
uyanık olmamasıdır.Gaflet ve Galat birbirine yakın şeylerdir.Gaflet hadis
dinlemede ve almada galat ise dinlemede ve eda etmede olur. Böyle kimselerin
hadîsleri Münker sayılır.
8. Metâini Aşera Nedir? مطاعن
عشرة
Râvide
bulunması gereken adalet ve zabt sıfatlarını zedeleyerek onun cerh edilmesine
yol açan on kusur anlamında bir tabir. Ravinin adalet ve zabtının cerh ve
tadilciler ölçer.Raviye 10 açıdan test uygularlar.Beş tanesi adalet ile
ilgilidir.Diğer beş tanesi de zabt ile ilgilidir.Adalet açısından ravide aranan
beş şart
1-Kizbu'r-Râvi=Bile bile yalan hadis uydurmaktır.
Kizb, Hazreti Peygamberin söylemediği bir şeyi kasten ona isnatla rivayet
etmek, daha açık bir ifade ile yalan hadis söylemektir. Hadîsçilere göre ta'n
sebeplerinin en şiddetlisi olan kizb ile tanınmış bir râvi, artık ebediyyen
terk olunur ve hadîsi reddedilir. Ahmed îbn Hanbel'in de belirttiği gibi, bir
râvinin yalnız bir hadîste yalan söylediği, sonra da bu yalandan tövbe ettiği
görülse bile, tövbesi kendisiyle Allah arasında olan bir iştir ve bu râviden
artık hiçbir hadîs alınmaz ve yazılmaz. Bu ravinin rivayet ettiği
hadisler mevzu hadis diye isimlendirilir.
2-İttihâmu'r-Râvi bi'1-Kizb= Râvi, Hazreti
Peygamberden rivayet ettiği hadîslerde yalan söylemese bile, sair konuşmalarında
yalancılıkla tanınması yalanla şöhret bulmasıdır. İnsanların kendisini yalancı,
sahtekâr ve üçkâğıtçı olarak tanıdığı ve her sözünde yalan aradığı bir insanın
rivayet ettiği hadise doğal olarak güvenilmez. Bu gibi kimselerden hadîs
rivayet edilmez. Böyle kimselerin hadisleri metruk sayılır.
3-Bid'atu'r-Râvi:Ravinin
Rasulüllah’tan bize gelen dini esaslara muhalif bir inanca sahip olmasıdır.
Daha açıkçası itikaden ehli sünnet dışındaki ehli bidat bir mezhebe tabi
olmasıdır. Şia,müşebbihe vs. mezhebindeki bir insanın hadisi alınmaz.
4-Fısku'r-Râvi: Ravinin
büyük günahlardan sakınmaması veya aşikaren günah işlemesidir. Böyle kimselerin
hadîsleri Münker sayılır.
5-Cehâletu'r-Râvi: Ravinin
tanınmaması demektir. Yâni onun bilinmemesi, cerh ve ta'dîl yönünden mechûl kalmasıdır.
Mechûl olan râvi, mechûl kalmış olması dolayısıyle ta'na müstehak olur.Yani
ravi hakkında hiçbir bilgi yoksa, yaşadı denildiği yerde o adamı kimse
tanımıyorsa bu hayali bir şahıs konumuna düşer. Böyle kimselerin
hadîsleri mübhem sayılır.
ZABT: Kişiyi
işittiği bir hadisi işittiği haliyle rivayet etmeye ehil kılan bir sıfattır.Beş
kısımda incelenir.
1-Kesratü
Galat: Ravinin çokça hata yapması.Hadisi almada ve sunmada çok hata
yapmasıdır. Böyle kimselerin hadîsleri münker sayılır.
2-Fartu
Gaflet: Ravinin çok dalgın olmasıdır.Hadisi ezberlemeye ve aktarmaya karşı
uyanık olmamasıdır.Gaflet ve Galat birbirine yakın şeylerdir. Gaflet hadis
dinlemede ve almada; galat ise dinlemede ve eda etmede olur. Böyle
kimselerin hadîsleri münker sayılır.
3-Vehm:
Ravinin ikilemde kalması ve şüphe içerisinde olmasıdır. İnsanın yanlış bir
zanna istinaden hataya düşmesi manâsına gelen vehim (vehm), hadîste, râvinin
ta'n edilmesine sebep olan hallerden biridir. Zira vehim, râvinin mursel veya
munkatı olan bir hadîsi muttasıl olarak, yahutta bir hadîsin metnini bir başka
hadîse idhal ederek rivayet etmesine sebep olur. Bu bakımdan vehmin eseri olan
hata, bazen isnadlarda, bazen de metinde görülür.Bu çeşit hadislere muallel
hadis denilmiştir.
4-
Sui hıfz: Ravinin hafızasının kötü olması ve ezber tutamamasıdır. Râvinin
kötü hafıza sahibi olmasıdır. Râvide doğru tarafının hatalı tarafına tercih
edilememesi şeklinde ortaya çıkan bu hafıza zayıflığı, ya doğuştan olabilir,
yahutta ihtiyarlık veya hastalık sebebiyle ona sonradan arız olabilir. Hafıza
zayıflığının râviye sonradan arız olması halinde, bu gibi râvilere muhtalıt denilmiştir.
Muhtalıtın hükmü, ihtilâftan önce rivayet ettiği hadislerin kabulü, ihtılâttan
sonra rivayet ettiği hadislerin de reddidir: Eğer ihtılât tarihi bilinmez ve
rivayet ettiği hadisler birbirinden ayırt edilemezse, râvinin bütün hadisleri
üzerinde tevakkuf olunur. Yâni herhangi bir karine ile sıhhati tesbit olunan hadis
çıkarsa onunla amel olunur; diğerleriyle amel olunmaz.
5-Muhalefetüssika:
Daha önce sikalığı isbat olunmuş bir raviye veya ravilere muhalefet etmesidir.
Bir râvinin kendinden daha güvenilir râvilerin rivayetlerine aykırı olarak
hadîs nakletmesine muhalefet denilmiştir. Muhalefet, bir râvinin vehim ve
hatası neticesi meydana gelmesi dolayısıyle, o râvi, bu vehim ve hatasından
dolayı mecruh, muhalif olarak rivayet ettiği hadîs de merdûd veya zayıf
sayılır.
9. Müdelles
hadis nedir?
Müdelles
Hadis: Tedlis senede dahil bir ravinin ismini atlayarak, orada
böyle biri yokmuş izlenimini vermektir. Başka bir deyişle, isnattaki ayıbı
gizlemek ve hadisin zahirini güzelleştirmektir.
Müdelles hadisin her nevisi zem edilmiştir. 3’e ayrılır. En iyisinden en
kötüsüne doğru sıralanışı şu şekildedir. Şuyuh, isnad, tesviye. (sükut ile atfı
da katanlar var)
Tedlis
fişşuyuh: Ravinin hocasını bilinmeyen bir isim, sıfat veya künye ile
zikretmesidir. Bu, râvinin, isnadı zikrederken şeyhinin, maruf ve meşhur olan
isim, künye, neseb veya lakabı ile değil de, sırf şaşırtmak için duyanların
tanıyamayacağı bilinmeyen bir isim veya lakapla zikretmesidir. İsnad
tedlisinden daha iyidir.
Tedlis
fil isnad: Ravinin karşılaşmış olduğu kişiden işitmediği hadisi ya da
asırdaşı olup karşılaşmadığı kişiden işitemediği halde işitti izlenimi vererek
hadisi rivayet etmesidir. Râvi, bu şekilde aldığı hadîsi rivayet ederken kale
fulânun, yahut an fulânin, yahutta enne fulânen kale gibi ittisale de muhtemel
olan bir tabir kullanır. Böylece, o hadîsi şeyhten işitmediği halde işitmiş
vehmini uyandırır. Bu tedlis hakkında yalanın kardeşidir, denilmiştir.
Tedlis
fittesviye: Sika raviler arasındaki zayıf bir raviyi atlayarak hadisin
hep sika ravilerden gelmiş intibaını verecek şekilde rivayet edilmesidir.
Tesviye, bir şeyi diğer bir şeyle aynı seviyeye getirmek demektir. Bir hadîsin
isnadında hem zayıf hem de güvenilir kimseler yer almış ise, zayıf râvilerin
isnaddan çıkartılması halinde bu isnad tesviye edilmiş, yâni yalnız güvenilir
râvilerden oluşan bir isnad haline getirilmiş olur. Burada maksat hadisin
güvenilir yolla geldiği izlenimini vermektir. En kötü tedlis budur.
10.
Mürseli Hafi Nedir?
Ravinin
asırdaşı olan veya karşılaştığı bir kişiden hadis duymadığı halde, duyma lafzı
içeren bir ifadeyle rivayet ettiği hadise mürseli hafi denir.
11.
Mürseli Hafi ile İsnad Tedlisi Arasındaki Fark Nedir?
Mürseli
hafide ravi, rivayet ettiği hadis olsun veya başka hadis olsun asla o kişiden
hadis rivayet etmemiştir. Bu kişi o hadisi söyleyen şeyh ile görüşmüş veya
görüşmemiş, hiç karşılaşmamış olabilir. İsnad tedlisinde ravi, rivayet ettim
dediği kişi ile görüşmüş olabilir ve başka hadisler işitmiş ve bu hadisleri
rivayet etmiş olabilir. İsnad tedlisinde sadece tedlis yaptığı hadisi
duymamıştır. Başka hadisler işitmiş ve rivayet etmiş olabilir.
13.
Mürsel Hadis Nedir?
Tabiin’in
sahabeyi zikretmeden direk olarak Hz. Peygamber’den rivayet ettikleri hadistir.
Bir sahabenin hadisi başka bir sahabeden duyduğu halde sanki Hz. Peygamber’den
(sav) bizzat kendisi duymuş gibi rivayet ettiği hadise Sahabe Mürseli
denir. Sahabe mürseli, sahih ve delil kabul edilir. Çünkü sahabenin, tabiinden
rivayeti zor bir ihtimaldir.
Ebû
Hanife, Ahmed b. Hanbel ve İmam Malik’e göre mürsel hadis, irsal yapan ve
kendisine irsal yapılan sika ravilerden olmak şartıyla delil olarak kullanılır
ve sahih kabul edilir. İmam Şafi’nin farklı şartları vardır.
14. Mu’dal hadis nedir?
Mu’dal
Hadis: Senedinin herhangi bir yerinden iki ve daha fazla ravinin peş peşe
düştüğü hadistir.
15. Muallak
Hadis Nedir?
Senedinin
baş tarafında (bize yakın olan kısmı) kopukluk bulunan hadistir ki bir ravinin
düşmesiyle, peş peşe birçok ravinin düşmesi arasında fark yoktur. Sonuna kadar
sened bütünüyle de düşebilir. Mesela ravi Hz. Peygamber’den (sav) duymuş gibi
kale Rasulüllah dese veya falan sahabi Allah Rasulünün şöyle dediğini rivayet
etti, dese bu muallak hadis olur.
16. Buhari
ve Müslim’de muallak hadis var mıdır?
Evet,
Buhari’de 1341 tane muallak hadis olup İbn Hacer Tağribü’t-tağlik adlı eserinde
1181 tanesini muttasıl senetle vermiştir. 160 tanesini vermemiştir. Bu hadisler
bab başlıklarında veya tercemelerde muallak olarak bulunur. Müslim’de 11 tane
muallak hadis vardır. Bir tanesi hariç 10 tanesi Müslim’in Sahih’inde değişik
yerlerinde senedleriyle kullanılmıştır.
Buhari
ve Müslim’de geçen muallak hadisler haka zekera kale حكي
– ذكر – قال gibi malum ke kesin
sığalarla rivayet edilmişlerse, onun izafet edildiği kişiye göre sahih olduğu
hükmü anlaşılır. Eğer kıle, zükira, hukiye gibi meçhul sığalarla rivayet
edilmişlerse kime isnad edilirse edilsin sahih olmadığı anlaşılır.
17. Bir
hadis hem muallak hem de mu’dal veya hem mürsel hem de mu’dal olabilir mi?
Bir hadis hem muallak hem de mu’dal veya hem mürsel hem de mu’dal
olabilir.
Mu’dal hadis ile muallak hadis ilişkisi: Bu iki hadis bir maddede birleşir, iki
maddede ayrılırlar.
·
Hadisin
senedinin başlangıç kısmından iki ravi peş peşe düşerse hem mu’dal hem de
muallak olur.
·
Hadisin
senedinin orta yerinden iki ravi peş peşe düşerse sadece mu’dal olur.
·
Hadisin
senedinin baş tarafından sadece bir ravi düşerse muallak olur.
Mürsel mu’dal ilişkisine gelince, tabiinden biri sahabeden iki
raviyi peş peşe düşürürse hem mürsel hem de mu’dal olur. Tek sahabeyi düşürüşe
sadece mürsel olur.
18. Müdrec hadis nedir?
Sened veya metine hadisin aslından
olmayan ilavelerin yapıldığı hadislere denir. Ebû Hureyre (ra) “Abdesti güzelce
alınız... O topukların Cehennemde vay haline.” demiştir. Bu hadisin ilk kısmı
abdest alırken itina edilmesini tavsiye etmektedir ve Ebu Hureyre’ye ait bir
sözdür. Ebu Hureyre yukarıda söylediğimiz gibi abdestin dikkatli alınması
gereğine işaret etmiş ve arkasından sözünü kuvvetlendirmek için Hz.
Peygamber'in bir hadisini getirmiştir. Buna göre hadisin ilk kısmı mevkuf,
ikinci kısmı ise merfu yani Hz. Peygambere ait bir sözdür. Bunu rivayet eden
ravi tek hadismiş gibi rivayet ederse baş tarafı müdrec olur.
19. Hadis ile Sünnet arasındaki
farkı izah ediniz.
Hadisçiler bu iki kelimeyi bazen
birbiri yerine kullanırlar, ama genel kabul Hadis'in, Hz.
Peygamber'in sözleri, Sünnet'in ise onun sözleri de dâhil olmak üzere bütün
eylemleri olduğu yönündedir. Buna göre Hadis sözlü Sünnet'tir.
Sünnet: Lügat manası yol, yaşayış tarzı anlamlarına gelir. Istılah manası:
Hz. Peygamber’in fiiline denir. (Hadis usulcülerine göre)
Hadisçilere göre: Hz. Peygamber’den nakledilen her türlü söz ve iştir.
Fıkıh usulcülerine göre: Hz. Peygamber’den Kur’ân’ı Kerim dışında nakledilen ve şerȋ bir
delil olmaya elverişli olan söz, fiil ve takrirleridir.
Fıkıhçılara göre: Hz. Peygamber’den farz ve vacip olmayarak gelen ve dinde uyulması
istenen her şeydir.
Kelam ilminde: Kur’ân’ı Kerim ve Peygamber’in uygulamalarından ortaya çıkan
esaslara uygun olan şey demektir. Bu manada Bid’atın zıttıdır.
Hadis ve Sünnet kelimeleri zamanla
Hz. Peygamber’in (sav) sözünü, fiilini ve takririni bildiren haber manasına eş
anlamlı olarak kullanılmıştır.
20. Mubhematü’l-Kur’ân
nedir?
Kur’an’da kendi ismiyle veya ne olduğunu ortaya koyan bir kelimeyle
belirtilmeyip bunların yerine zamir, işaret isimleri, zaman ve mekân isimleri,
künye, lakap ve vasıf gibi kapalı kelime ve ifadelerle zikredilen hususlara
“mübhemâtü’l-Kur’ân” denilmiştir. ennâ (el-Bakara 2/223), eyne
(et-Tekvîr 81/26), beyne (el-En‘âm 6/94), ḥays̱ü (el-Bakara 2/35). Kur’ân’ı
Kerim’de sarih olarak isimleri zikredilmeyip ismi mevsuller ve zamirlerle
zikredilen kimseler bulunmaktadır. Bu ismi mevsuller ve zamirlerin kime delalet
ettiğinin bilinmesi Suyûtȋ’ye göre sadece nakille mümkündür.
21. Vucuh ve
nezair nedir? الوجوه والنظائر
Vucuh: Bir kelimenin birden çok
anlama gelmesidir. Mesela: Salat kelimesi: namaz, dua, ibadet, istiğfar ve
rahmet anlamlarına gelmektedir.
Nezair ise, bir anlamın birden fazla
kelime ile ifade edilmesidir. Mesela: se’ȋr, sekar, hutâme, hamȋm, nâr hepsi
cehennem demektir.
SÜNENLER
Sünen,
tahâretten vasiyyete kadar bütün fıkhi konulara dair hadisleri ihtiva eden
eserlerdir. Diğer bir ifadeyle, Fıkıh bablarına göre tasnif edilmiş ahkam
hadislerini muhtevi kitaplara sünen denir.
Sünenleri
muhtevalarına göre, ibâdât, ukubat ve muamelat bölümleriyle özetlemek
mümkündür.
Bu
alanda yazılan eserler:
1-
Ebu Davud’un Süneni 2- Nesâi’nin Süneni
3-Tirmizi’nin Süneni 4-İbn Mâce’nin Süneni 5-Dârimi’nin Süneni 6- Beyhaki’nin
es-Sünenü’l-Kübrası
MUSANNEFLER
Musannefler
sünenlerdeki merfu hadislere ilaveten mevkuf ve maktu hadisleri de ihtiva eden
eserlerdir. Sünenler ise, taharetten vasiyyete kadar bütün fıkhi konulara
ait merfu hadisleri ihtiva eden fıkıh kitapları tertibindeki hadis
kitaplarıdır.
1-
İmam Mâlik (179/795) ve el-Muvatta
2-
Abdurrezzak b. Hemman (211/827) ve el-Musannef
3-
İbn Ebi Şeybe (235/849), el-Musannef
BUHARİ
194/810 yıllarında Buhara’da
doğmuştur. Etbâ-ut-Tâbiîn tabakasına mensuptur. Kırk yıl süren ilim
yolculuklarında yüz bini sahih toplam üçyüz bin hadis ezberlediğini
belirtmektedir. Ders aldığı hoca sayısı ise bini bulmuştur. Yetmiş bin râvi’den
dinlediği hadisleri onaltı yılda kitap haline getirmiştir.
· Buhâri, Sahîh’ini altıyüzbin hadis arasından seçmiştir.
· 9 cilt, 97 kitap 3730 bâbtan oluşmuştur. Mükerrerleri ile birlikte
7275, mükerrerler dışında 2761 hadis ihtivâ etmektedir.
Kendisinden
bir asır sonra Hattâbî (ö. 388/998) tarafından “î’lâmu’s-sünen” adıyla
ilk şerh yazılmıştır. Buhâri’nin üzerine 100’den fazla şerh yazılmıştır. Bu
şerhlerin meşhurlarından bazıları:
1-Şafii
âlimlerinden olan İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö 852/1448) “Fethu’l-bârî”’si;
2-
Hanefî âlimi olan Aynî’nin (ö. 855/1451) “Umdetu’l-kârî”si;
3-Kastallânî’nin
(ö. 923/1517) “İrşâdu’s-sârî” sidir
4-Kirmânî’nin
(ö. 786/1384) “el-Kevâkibu’d-derârî” si;
5-Keşmiri’nin
Feyzü’l-bârisi dir.
Zeynüddin
Ahmed b. Ahmed Abdüllâtif ez-Zebîdî’nin (ö. 893/1488) “et-Tecrîdu’s-sarîh li
ehâdîsi’l-Câmii’s-sahîh”i Buhâri üzerinde bir ihtisar çalışmasıdır. Bu eser
Türkçe’ye Ahmed Naim ve Kâmil Miras tarafından tercüme ve şerh edilmiş, Diyanet
İşleri Başkanlığınca neşredilmiş olan Tecrîd’e bir kılavuz fihrist cildi
eklenmiştir.
MÜSLİM
Kitabında diğer hadisçilerin riayet etmedikleri bir hususu
uygulamıştır. Hocalarından sema yoluyla aldığı hadisleri naklederken
“haddesenâ” tabirini hocalarına okumak suretiyle onların tasviplerine arz
ettiği hadisleri naklederken de “ahberanâ” tabirini kullanmıştır. Kitabını
bablara ayırmamıştır. Onun kitabında bulunan bab başlıkları daha sonraları
Nevevî (ö. 676/1277) tarafından kaleme alınmıştır. Kütüb-i sitte içerisinde
yalnızca Müslim’in eserinde mukaddime bulunmaktadır.
Şu
an Müslim 4 cilt, 54 kitap, 1322 bab ve mükerrerler dışında 3033 hadisten
oluşmaktadır.
Müslim’in
Sahih’ine otuza yakın şerh yazılmıştır. Bunlar arasında en yaygın olanları
1-el-Mâzerî’nin (ö.
536/1141) “el-Mu’lim bi fevâidi Müslim’ine yazdığı tekmile niteliğindeki şerh. Bilindiği
kadarıyla Müslim üzerine yazılmış ilk şerhtir. Hadisler baştan sona kadar şerh
edilmeyip gerekli görülen yerlerde açıklamalar yapılmıştır. Şerhte daha çok
hadislerdeki ince manaların yakalanmasına ve elde edilecek hükümlerin ortaya çıkarılmasına
gayret edilmiştir.
2-
Kadı İyad’ın (ö. 544/1149) “İkmâlü’l-Mu’lim bi fevâidi Müslim” adıyla yazdığı
şerh. Mazerinin yazdığı el mu’limde gördüğü bir takım noksanları tamamlamak
maksadıyla yazmış olduğu şerhtir.
3- Ebû
Zekeriya Yahya b. Şeref en-Nevevî’nin (ö. 676/1277) “el-Minhâc fî şerhi
Sahihi Müslim. Bu şerh Müslim üzerine yazılan şerhler arasında en muteber olanıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder