Popüler Yayınlar

28 Şubat 2020 Cuma

AİLEMDE BİR GENÇ VAR



AİLEMDE BİR GENÇ VAR
Nedir Gençlik?
Çocukluktan çıkmanın verdiği heyecanla filizlenen umutların baharı…
Her gün gelişen ve güçlenen bir beden, coşan duygular, keşfedilen bir manevi soluk... Gün gelip durulacak, olgunlaşarak insanlık ailesine katılacak bir kişiliğin inşa yılları…

Gençlik enerjisi, Yüce Allah’ın emirleri doğrultusunda yönlendirildiğinde ortaya muazzam güzellikler çıkacaktır, örneklerini tarih boyunca gördüğümüz gibi...

Gencecik yaşta, puta tapan kavmiyle tek başına mücadele eden Hz. İbrahim (Enbiyâ, 21/51-70),
وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِه عَالِمِينَ {51} إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي
أَنتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ {52} قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءنَا لَهَا عَابِدِينَ {53} قَالَ لَقَدْ كُنتُمْ أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ {54} قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ {55} قَالَ بَل رَّبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا عَلَى ذَلِكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ
51. Andolsun biz İbrahim'e daha önce rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.

Tefsirlerde, ayetteki “rüşd” kelimesinin peygamberlik anlamına yahut Hz. İbrahim’in risaletten önce de sahip olduğu hidayet ve doğruluk manasına geldiği belirtilmiştir.

52. O, babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti.
53. Dediler ki: Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.
54. Doğrusu, siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.
55. Dediler ki: Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?
56. Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, yarattığı göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna şahitlik edenlerdenim.

Dürüstlük ve iffetiyle nefsine dur diyerek, Mısır’a vezir olan Hz. Yusuf (Yusuf, 12/22-56),
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ آتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماً وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ {22} وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَن نَّفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ قَالَ مَعَاذَ اللّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ

22. (Yusuf) erginlik çağına erişince, ona (isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.
23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "Haydi gel!" dedi. O da" (Hâşâ), Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi.
24. Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik).  Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı.
25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!
26. Yusuf: "Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi" dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: "Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır."
27. "Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir."
28. (Kocası, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): "Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür."
29. "Ey Yusuf! Sen bundan (olanları söylemekten) vazgeç! (Ey kadın!) Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun"
30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusufun sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.
31. Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusufa): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabbimiz! Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!
32. Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!
33. (Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.
34. Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir.

İnandıkları gibi yaşayabilme uğruna diyarlarını terk eden Ashab-ı Kehf gençleri… (Kehf, 18/10-13).
إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَداً {10} فَضَرَبْنَا عَلَى آذَانِهِمْ فِي الْكَهْفِ سِنِينَ عَدَداً {11} ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَى لِمَا لَبِثُوا أَمَداً {12} نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِالْحَقِّ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى

10. O (yiğit) gençler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi.
11. Bunun üzerine biz de o mağarada onların kulaklarına nice yıllar perde koyduk (uykuya daldırdık.)
12. Sonra da iki guruptan (Ashâb-ı Kehf ile hasımlarından) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye onları uyandırdık.
13. Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini arttırdık.

Artık çocuk olmadığını kabul etmek, varlığına saygı duymak ve güvenmek gencin can suyudur aslında. Peygamberimizin İslam’ı gizli olarak anlattığı ilk yıllarda, Allah’ın ayetlerini duyurmak için on yedi yaşındaki Erkam’ın evini seçmesi ne kadar onur vericidir!

Allah Resûlü gençlere güvenmiş, onlara önemli görevler vererek kendini geliştirme ve topluma hizmet etme fırsatı tanımıştır.
Kulluk bilinci ile büyüyen ve gençlik coşkusuna rağmen harama düşmeyen genç, “Allah’ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli kıyamet günü arşın gölgesi altında gölgelenecek yedi sınıf insandan biri” değil midir? (Buhârî, Ezân, 36)

Ben GENCİM. Gencim!
Duyguları değişkendir. Bazen istikrarsız bazen kararsız görünmeleri hep bundandır. Genç, ergenlik ile oldukça hızlı bir değişime ayak uydurmak zorunda kalır. Çok sık sinirlilik hâli, hırçınlık ya da alınganlık gösterir. İniş çıkışlar yaşar.

Çevresi tarafından beğenilmeyi, insanların kendisini sevmesini ve yeni arkadaşlar edinmeyi ister. Beğenilmek, özellikle karşı cins tarafından değerli görülmek bazen her şeyden önemli görünebilir.

“Ben buradayım” demek ve yeni bir kimlik oluşturmak istiyorum.
Genç, büyüklerinden öğrendiği her şeyi birer yapı malzemesi olarak kullanır ve kendini inşa eder. İtiraz eder, eleştirir, en doğru fikrin ona ait olduğuna inanır. Biraz sabırlı olursak, denemelerini hoş görüyle karşılarsak rotasını bulması kolaylaşacaktır.

Arkadaşları olsun, bir gruba ait olmak ister.
Kimliğini oluştururken bir gruba ait olmak, o grup içinde kendini var etmek ister. Kendisiyle benzer özellikler gösteren, aynı sorun ve deneyimleri yaşayan arkadaşlarıyla her şeyini paylaşabildiğini düşünür.
Onu anlayanların arasında mutludur, özgürdür.

Bağımsız olmak ister.
Genç için özgürlük, büyüdüğünün kabul edilmesidir. Karşı çıkması, tartışmaya her an hazır olması bu özgürlük çabasındandır. “Hayır” diyebilmek, onun için bağımsızlığının işaretidir.
Kendi dünyasında önemli gördüğü bir konu için ciddi fedakârlıklarda bulunabilir. Çünkü bu onun seçimidir!

Pek çok şeyi yeni öğrenir: Tartışmayı, fikir öne sürmeyi, toplumsal kuralları…
Genç toplumsal kuralları öğrenmeye ve anlamaya, bir taraftan da sorgulamaya ve değiştirmeye çalışır. Belki de bu yüzden denilir ki, “İnsan gençliğinde öğrenir, yaşlılığında anlar.”

Sosyal kabule de ihtiyacı vardır.
Sorumluluklar üstlenerek kendini ispatlamak istese de çoğu zaman yetişkinler bunun için erken olduğunu düşünür. O da herkes gibi anlaşılmayı, kabul görmeyi ve kendini önemli hissetmeyi ister.
MADDE BAĞIMLILIĞI VE GENÇLİK
Çocuklarda sevgi, ilgi ve denetim eksikliği madde bağımlılığına yol açmaktadır. Başlangıç sebebi ailevi problemler, zararlı arkadaş çevresi, maddi-manevi huzursuzluklar, psikolojik problemler ile çocuktaki sevgi, ilgi ve denetim eksikliğidir.
  Başlangıç yaşı ortalama 13-14 yaş civarıdır.
  En yaygın kullanım 14-29 yaş arasıdır.
Kimler Risk Altındadır?
  İlgisiz, sevgisiz, problemli aile ortamı.
  Aşırı baskıcı aile ortamı.
  Okulda başarısız olan çocuklar.
  Travma geçiren çocuklar. Kayıp, kaza, taciz vb.
  Arkadaşı olmayan yalnız ve mutsuz çocuklar.
  Sosyal aktivite yapmayan içe kapanan çocuklar.
Madde Kullanımına Başlama Sinyalleri
  Derslerinde başarısız olmaya başlaması
  Odasına kapanma/Hayattan soğuma
  Sosyal başarısızlık/Geç saatlere kadar dışarıda vakit geçirme
  Normalden daha sinirli bir tutum/Asilik
  Uyku düzensizliği
  Ailevi problemler
  Kilo kaybı
  Özbakımında değişimler, temizlik eksikliği
  Mutsuzluk/Kaygılar/Korkular
  Aşırı para harcama
  Sağlık problemleri
Ailelere Düşen Görevler
  Anne baba çocukları ile ilgili olmalı, arkadaşlarını tanımalı.
  Okul başarısı için destek ve çocuğun durumunu takip.
  Sosyal aktivitelere katılım.
  Kitap okuma, film izleme gibi ev içi aktivitelere teşvik.
  Sorumluluklarını bilen, donanımları güçlü, milli ve manevi değerlerine bağlı, değerleri ile uyumlu, ahlaklı, duyarlı ve bilinçli bir birey yetiştirmeliyiz.

BİR GENÇ BİZDEN NE İSTER

Kendisini Dinlememizi İster
Söyledikleri önemsiz bile görünse de onu dikkatle dinlemeli, sözünü kesmeden, eleştirmeden ona zaman ayırmalıdır. Kendisine kulak veren, fikirlerini önemseyen birinin olması, gencin kendisine güven duymasını ve onu dinleyen ile sıkı bağlar geliştirmesini sağlar.
Peygamberimiz, zina etmek için kendisinden izin isteyen genci dinlemiş onu ikna ederek vazgeçirmiş ve ona dua etmiştir. “Allah’ım, bu gencin günahını bağışla, kalbini temizle, ırzını koru!” (İbn Hanbel, V, 257)
Gencin bizimle konuşmaya karar vermesi, sıkıntı yahut talebini dile getirmesi onunla bağ kurabilmek adına çok önemli bir fırsattır. Unutmamalıyız ki problemlerini dinlemediğimiz gençler, bizim bulduğumuz çözümleri dinlemeyecektir.
Kırıp dökerek, alay ederek, inciterek değil; yapıcı ve saygılı bir üslupla, henüz oluşturmaya çalıştığı şahsiyetini örselemeden konuşmalıyız.
Sakin ve sabırlı davranmalıyız
Gence, çatışma anında sakin davranmalı ve büyüklüğün bizde kalması gerektiğini unutmamalıdır. Onu tehdit etmemeli ve onunla inatlaşmamalıdır. Düşe kalka öğrenmesine fırsat vermeli ve sabrederek dua etmelidir.
Hata değil, çare bulun.
Anne babalar olarak bizim, evlat olarak da gencin öğrenmesi gereken temel düstur, hayatta yanlış ve hatanın olabileceğidir. Esas olan, hata veya yanlışı fark edip ondan dönebilmek, doğruya yönelebilmektir. Zira hatalar fark edildiğinde, içlerinde önemli dersleri de barındırır.
Güvenin ve sorumluluk verin.
Gencin düşünceleri yetişkinlerle uyuşmasa da önemsenmeli, teklifi yanlış olsa bile zihnî gayreti takdir edilmelidir. Sorumluluk da verilmelidir gence. Gencin hayatında bağımsızlık ile sorumluluk denge içinde olduğunda, başarılı olmanın hazzını hissedecektir.
Sınırlarınızı, kurallarınızı ve beklentilerinizi ona anlatın.
Anne baba, ihtiyaç duyduğu toplumsal ve ahlaki sınırları gence göstermeli ve beklentilerinde tutarlı olmalıdır. Aile, değerlerin yaşandığı, sınır ve kuralların sağlam bir mihenk ile belirlendiği ortam olmalıdır. Zira değişkenlik, kararsızlık, tutarsızlık ebeveyn için değil ancak gençler için normal olabilir.
Olumlu bir arkadaş çevresi oluşturması için yardım edin. Arkadaşlarını tanıyın.
Anne baba “Oğlumun/kızımın arkadaşları kimler?” sorusuna cevap verebilmelidir.
Peygamber Efendimiz: “İyi arkadaşla kِtü arkadaşın örneği, misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder, ya sen ondan misk satın alırsın ya da ondan güzel bir koku alırsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kِtü bir koku alırsın!” (Müslim, Birr ve Sıla, 146) buyurmuştur.

23 Şubat 2020 Pazar

AİLEMDE BİR ÇOCUK VAR


KİMDİR ÇOCUK
Çocuk… Evin neşesi, bereketi, umudu… Kur’an’ın ifadesiyle “göz aydınlığı”dır.
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَاماً
Ve onlar ki “Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara öder yap.”derler. (Furkan 25/74.)

 Erkek ve kadının geleceğe kalma, adını yaşatma, neslini sürdürme arzusudur.
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء
 “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil ihsan et. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.” (Al-i İmrân, 3/38) niyazına verilen cevaptır. Bir lütuftur çocuk. İlâhî ikramın adı, nimetin tadıdır…
Çocuk İmtihandır.
Çocuk imtihandır. Varlığıyla olduğu kadar yokluğuyla da uzun bir imtihan Kur’an’da şöyle buyrulur:
وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
“Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir.Katında büyük mükâfat olan ise ancak Allah’tır.” (Enfâl, 8/28)
Çocuk Emanettir.
Ve çocuk, Yüce Allah’ın bir aileye verdiği en kıymetli emanettir. Emanettir, çünkü bize değil, Allah’a ait bir candır.
لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ يَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ إِنَاثاً وَيَهَبُ لِمَن يَشَاءُ الذُّكُورَ أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَاناً وَإِنَاثاً وَيَجْعَلُ مَن يَشَاءُ عَقِيماً إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ

“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut dilediğine hem erkek hem de kız evlât verir. Dilediğini de kısır bırakır. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.”
(Şûrâ, 42/49-50)
Çocuk topluma da emanettir.
Bir çocuk topluma da emanettir! Onu koruyup gözetmek, haklarını çiğnememek, büyüyüp gelişmesine, okuyup öğrenmesine destek olmak anne babasının olduğu kadar toplumun da görevidir.
Bireydir çocuk.
Kendine özgü zevkleri, alışkanlıkları, fikirleri, kararları olan bambaşka bir birey… Çocuk da en az bir yetişkin kadar saygıya layıktır! O da en şerefli varlık olarak yaratılan insan soyunun bir üyesidir, o da mükerremdir…
ÇOCUKLAR BİZDEN FARKLIDIR
Her çocuk özeldir.
Nasıl yetişkinler birbirinin aynı değilse, çocuklar da öyledir. Fıtratları farklı farklıdır. Her birine kişiliğinin kodları, yetenekleri ya da zayıf yönleri dikkate alınarak itinayla davranılmalıdır.
Görerek öğrenirler.
Çocuklar her an bizi izler, davranışlarımızı taklit eder, bizim gibi olmak isterler. Çocuklara “iyi örnek olmak”, onları iyi eğitmenin en kestirme yoludur!

Kolay inanırlar.
Çocuklar ne söyleseniz inanırlar. Size güvenirler, çünkü size hayrandırlar. Bu yüzden onlara dürüst davranmalısınız.

Meraklıdırlar.
Her şey yenidir onlar için. Eşyalar, duygular, insanlar, hayvanlar… Merak duygusunu teşvik etmelisiniz ama aynı zamanda başkalarının özeline saygılı olmayı da sizden öğrenmeli.
Soyut kavramları anlayamazlar.
İlk başta onlar için zaman, düşünceler, duygular karmakarışıktır. Hayal ve gerçeği ayırt edemediklerini dikkate alarak edebi konuşmalar yapmaktan ve hayal dünyalarında ürettiklerini dinlerken onları yalancılıkla suçlamaktan kaçınmalısınız.
Bencildirler.
Dünyanın merkezinde kendileri var zannederler. Her şey onlar içindir sanırlar. Sabredin! Paylaşmayı, diğer insanların da hakları olduğunu büyüdükçe öğrenecekler...

Duygularını gizleyemezler.
Duygularını saklayamazlar ve sevinci de hüznü de öfkeyi de çok coşkulu yaşarlar… Onu anlamaya çalışın; tıpkı sizin gibi onun da duyguları değerli ve duygu kontrolünü sizden öğrenecek.

Enerjiktirler.
O küçücük vücuda o kadar enerjinin nasıl sığdığını anlayamazsınız. Bizi çok zorlasa da onları hayata hazırlayan bu enerjidir. Anne baba olarak ezmeden, üzmeden bu enerjiyi doğru şekilde yönlendirmeyi öğrenmelisiniz.

Hayatı ve olayları algılayışları yetişkinler gibi değildir.
Hayata farklı bir pencereden bakarlar. Bilebildikleri kadar yorumlamaya, hatırladıkları kadar benzetmeye, zannettikleri gibi sonuç çıkarmaya çalışırlar. Mantıklı ya da tutarlı olmalarını beklerken belki bir daha düşünmelisiniz!
Farklı yaş dönemlerinde farklı özellikler gösterirler.
Her dönemde farklılaşır çocuk; farklı davranır, farklı düşünür, farklı hisseder. Şaşırmamak, bocalamamak ve doğru davranmak istiyorsanız, anne baba olarak bir çocuğun gelişim özelliklerini bilmeli ve çocuğunuzu iyi gözlemlemelisiniz.

ÇOCUKLARLA İLETİŞİMDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
Çocuk olduklarını unutmayın!
Hurma ağaçlarını taşlayan bir çocuğu cezalandırması için kendisine getirdiklerinde, Peygamberimizin onunla nasıl konuştuğu hatırlanmalıdır.
كنت غلاما أرمي نخل الأنصار فأتي بي النبي - صلى الله عليه وسلم - فقال : " يا غلام ! لم ترمي النخل ؟ " قلت : آكل . قال : " فلا ترم ، وكل مما سقط في أسفلها " ثم مسح رأسه فقالاللهم أشبع بطنه "
Peygamberimiz çocuğa: “Yavrum, ağaçları niye taşlıyorsun?” diye sormuş ve karnının aç olduğunu öğrendiğinde, “Hurma ağaçlarını taşlama da altlarına dökülenleri ye.” diyerek ona doğruyu öğretmiş, cezalandırmadığı gibi başını okşayarak, “Allah’ım, bu yavrunun karnını doyur.” diye dua etmişti. (Ebû Dâvûd, Cihad, 93)

Önce onları dinleyin!
Bir yetişkin, kendisi konuşmaya başlamadan önce çocuğa kulak vermelidir. Dinliyormuş gibi yapmamalı, aksine büyük ve önemli bir kişiyi dinlercesine çocuğu dikkatle dinlemelidir.



Sade ve yapıcı cümlelerle konuşun!
Çocukların kelime hazineleri bizim kadar gelişmemiştir. Onlarla konuşurken kısa ve sade konuşmalı, bütün vücudumuzla ona dönmeli ve gözlerine bakmalıyız.
Sevginizi göstermekten çekinmeyin!
Herkes gibi çocuk da sevildiğini bilmek ister. Bir çocuğa sevgi sunmak onu şımartmaz,  sadece değerli ve mutlu hissettirir.
عن أسامة بن زيد رضي الله عنهما كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يأخذني فيقعُدُنِي على فَخِذِه ويقعد الحسن على فخذه الأخرى ثم يَضُمُّهما ثم يقول اللهم ارْحَمْهما فإني أرْحَمُهما 
Sevgili Peygamberimiz bir dizine küçük Üsâme’yi bir dizine de torunu Hasan’ı oturtur, sımsıkı kucaklayıp bağrına basar sonra da “Allah’ım! Bu ikisine rahmet eyle! Çünkü ben bunlara karşı şefkat doluyum.” derdi… (Buhârî, Edeb, 22)
Babanın yeri doldurulamaz!
Çocuğun gelişiminde her ne kadar anne ön planda gibi görünse de, babanın vazgeçilemez bir yeri vardır. Sevgili Peygamberimiz bir baba olarak; rehberlik eden, kural koyan ama disiplinle şiddeti birbirine karıştırmaması gereken bir merhamet timsalidir.
Babası sayesinde hürmetli bir evlât, dirayetli bir anne, muhabbetli bir eş olur Hz. Fatıma.

BENİM HAKLARIM VAR
Yaşamaya hakkım var
Her çocuğun yaşama ve gelişme hakkı vardır. Rabbimiz bu konuda bizi şöyle uyarır:
وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلاقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُم إنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْءاً كَبِيراً

“Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” (İsrâ, 17/31) Öyleyse anne baba olmak, hayatı da rızkı da verenin Allah olduğunu unutmamaktır…
İsim hakkım var
Her çocuk insan onuruna yakışır bir şekilde güzel bir isim alma hakkına sahiptir. Peygamberimiz şöyle buyurur:
إِنَّكُمْ تُدْعَوْنَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِأَسْمَائِكُمْ وَأَسْمَاءِ آبَائِكُمْ فَأَحْسِنُوا أَسْمَاءَكُمْ.”
l“Kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız. O hâlde güzel isimler koyunuz.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 61)

Anne babamı tanıma hakkım var
Her çocuğun anne babasını tanıma ve onlar tarafından bakılma hakkı vardır. Peygamberimiz şöyle buyurur:
“… أَيُّمَا رَجُلٍ جَحَدَ وَلَدَهُ وَهُوَ يَنْظُرُ إِلَيْهِ احْتَجَبَ اللَّهُ مِنْهُ وَفَضَحَهُ عَلَى رُءُوسِ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ.”
“Kim göz göre göre çocuğunun kendisine ait olduğunu inkâr ederse Allah da (kıyamet günü) ondan öylece uzaklaşır ve gelmiş geçmiş herkesin önünde onu rezil eder.” (Ebû Dâvûd, Talâk, 28-29)

Ailemle yaşama hakkım var
Her çocuğun ailesiyle birlikte yaşama hakkı vardır. Peygamberimiz şöyle buyurur:
مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ الْوَالِدَةِ وَوَلَدِهَا فَرَّقَ اللَّهُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ أَحِبَّتِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ 
“Kim bir anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır.” (Tirmizi, Büyû’, 52)
Benim fikirlerim var
Her çocuğun görüşlerini belirtme, düşüncelerini ifade etme hakkı vardır.
Sevgili Peygamberimiz bir gün elindeki içeceği ikram etmek üzere sağ tarafına dönmüştü. Sağında bir çocuk, solunda ise ashâbın yaşlıları vardı.
 أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أُتِىَ بِشَرَابٍ فَشَرِبَ مِنْهُ وَعَنْ يَمِينِهِ غُلاَمٌ وَعَنْ يَسَارِهِ أَشْيَاخٌ فَقَالَ لِلْغُلاَمِ « أَتَأْذَنُ لِى أَنْ أُعْطِىَ هَؤُلاَءِ » . فَقَالَ الْغُلاَمُ لاَ . وَاللَّهِ لاَ أُوثِرُ بِنَصِيبِى مِنْكَ أَحَدًا » . قَالَ فَتَلَّهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى يَدِهِ
“Meşrubatı önce bu yaşlılara vermeme izin verir misin?” diye çocuğa sordu. Ama akıllı çocuk “Hayır! Vallahi, senden gelen nasibimi kimseye kaptıramam.” diye cevap vermişti. Bunun üzerine peygamberimiz ikrama çocuktan başladı. (Müslim, Eşribe, 127)
Onurum var
Her çocuğun onurunu koruma hakkı vardır. Ona seslenirken, nasihat ederken, bir iş verirken, cezalandırırken onurunu kırmamaya dikkat etmelidir. Yedi yaşından itibaren Peygamberimizin yanında büyüyen Hz. Enes’in şu ifadesi dikkat çekicidir:
عَنْ أَنَسِ [بْنِ مَالِكٍ] قَالَ: خَدَمْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) عَشْرَ سِنِينَ، وَاللَّهِ! مَا قَالَ لِى: أُفًّا قَطُّ، وَلاَ قَالَ لِى لِشَيْءٍ: لِمَ فَعَلْتَ كَذَا؟ وَهَلاَّ فَعَلْتَ كَذَا؟
“Resûlullah’a (sav) on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ ya da ‘Şöyle yapsaydın ya!’ diye azarlamadı.” (Müslim, Fedâil, 51)
Öğrenmeye hakkım var
Her çocuğun hayatını sürdürmesi için gerekli bilgilere ulaşma hakkı vardır. Sağlıklı ve başarılı bir hayat sürdürebilmek için bilgi ve becerilerini geliştirmek zorunda olan çocuk, her konuda büyüklerin desteğine muhtaçtır.


Oyun oynama hakkım var
Her çocuğun oyun oynama hakkı vardır. Çocuk kurallara uymayı, sıra beklemeyi, kaybetmeyi ve kazanmayı, toplumsal rolleri, iletişim kurmayı, problemlerine çözüm üretmeyi oyun esnasında öğrenir.
Mahmud b. Rebi’ diyor ki:
عَنْ مَحْمُودِ بْنِ الرَّبِيعِ قَالَ عَقَلْتُ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مَجَّةً مَجَّهَا فِى وَجْهِى وَأَنَا ابْنُ خَمْسِ سِنِينَ مِنْ دَلْوٍ .
“Ben beş yaşındayken Hz. Peygamber’in (sav) eğilip bir kovadan ağzına su alarak (oynamak için) yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum.”(Buhârî, İlim, 18)
Suiistimalden ve ihmalden korunma hakkım var
İhmal etmemek, çocuğun bedensel ihtiyaçları kadar duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarını da düşünerek bütün varlığımızla yavrumuzun üstüne titremektir. Kimi zaman bir çift tatlı sözün yüzlerce pahalı çikolatadan daha kıymetli olduğunu kim inkâr edebilir ki!
Çocuğu terbiye etmek adına dövmek, bağırıp çağırmak, kıyaslamak, alay etmek, duygularını önemsememek ya da inciterek cezalandırmak Sevgili Peygamberimizin yaşam tarzına tamamen terstir.
Hem baba, hem dede, hem de ümmetin önderi olarak Merhamet Peygamberi (sav) hiçbir çocuğu incitmemiş, incitenleri sert bir şekilde ikaz etmiştir. Onun koyduğu ilke gayet açıktır:
لَيْس مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوَقِّرْ كَبِيرَنَا 
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir!” (Tirmizî, Birr ve Sıla, 15)
Art niyetli kişilere karşı da korunmalıdır çocuk. Anne babası ona mahremiyet bilinci aşılamalı, kendi bedenini korumayı, değerlerine sahip çıkmayı öğretmelidir. Sonuçta bugün korunan çocuk, yarına umut ve güven taşıyacaktır…

Diyanet İşleri Başkanlığı

Aile ve Dini Rehberlik Daire Başkanlığı