Popüler Yayınlar

13 Nisan 2022 Çarşamba

DUA - VAAZ İSLAMDA DUANIN ÖNEMİ

 

DUA KULLUĞUN ÖZÜ

Varlıklar arasında en mükemmeli olan insan, özü itibariyle yaratıcısına ulaşma, ona sığınma ve onu tanıma arayışı içinde yaratılmıştır. Bu sebeple insan, tarihinin hiçbir döneminde duadan uzak kalmamıştır. Bu bağlamda dua, kul ile Allah arasındaki iletişimi aracısız şekilde sağlayan bir çeşit diyalogdur. İslâm’a göre dua, kulun acziyetini itiraf ederek Allah’tan dünyevî veya uhrevî bir şey dilemesi, istemesi, O’nu yardıma çağırması ve Yüce Allah’ı anmasıdır. Dua, müminin silahı ve ibâdetin özüdür. Kulun Allah’a yakın olmak için kurduğu ilişkilerden birisidir. Bu ilişki, İslâm’ın kutsal kitabı Kur’ân’da çokça dile getirilmiştir. Hatta Kur’ân, bir dua olan Fâtiha suresi ile başlar, yine bir dua olan Nâs suresi ile biter.

 

Dua, insanın fıtrî ve vazgeçilmez bir ihtiyacıdır. Bu yüzden her insanda, dua etme eğilimi vardır. Kul, duygularını dua vasıtasıyla Allah’a ulaştırmak ister. Bu bağlamda dua, kul ile Allah arasındaki en güçlü iletişimi aracısız ve hızlı bir şekilde sağlayan bir çeşit diyalogdur. Âdeta bir köprü vazifesi görür. Zira insan doğası, Allah ile bağ kurmak üzere tasarlanmıştır. Duadan elde edinmek istenen amaç, ya kulun Allah’a sığınarak O’ndan bağışlanma dilemesi ya lütuflarından dolayı O’nu övmesi veya O’na teşekkür etmesi yahut ruhunu huzura kavuşturması şeklinde özetlenebilir. Dua, bir anlamda kulun ruhunu Allah’a yükseltmesidir. Zira kişi dua ederken Allah’la beraber olur. Bir yandan aczini ve zafiyetini itiraf ederken diğer yandan Yüce Allah’a içinden gelen taleplerini iletir. Kendisi için dua ettiği gibi başkaları için de dua eder. Dua rahmet kapısının açılmasıdır. Sevgili Peygamberimiz: مَنْ فُتِحَ لَهُ مِنْكُمْ بَابُ الدُّعَاءِ فُتِحَتْ لَهُ أَبْوَابُ الرَّحْمَةِ  Sizden her kime dua kapısı açılmışsa ona rahmet kapıları açılmıştır. إِنَّ الدُّعَاءَ يَنْفعُ مِمَّا نَزَلَ وَمِمَّا لَمْ يَنْزِلْ فَعَلَيْكُمْ عِبَادَ اللَّهِ بِالدُّعَاءِ Dua başa gelen ve henüz gelmeyen belaya karşı fayda sağlar. Öyleyse ey Allah’ın kulları, duaya sarılın.

İnsanoğlu, ruh ve bedenden meydana gelmiştir. Ruh sağlığı, kulun Allah’a karşı sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilmesi için büyük önem arz etmektedir. Dua, psikolojik açıdan manevi bir terapi özelliğini taşır. Bu husus, onun ruh sağlığı için tedavi edici bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.

Araştırmalar, duanın insanın bütün psikolojik mekanizmaları, ruh ve beden sağlığı üzerinde etkili olduğunu göstermektedir.  Dua insanın düşüncesini, duygularını, algılarını, istek ve arzularını, tutum ve davranışlarını, kısaca tüm kişiliğini etkilemektedir. Bu etki bireyden bireye farklılık göstermekte, özellikle duadaki samimiyet, içtenlik ve süreklilik etki gücünde önemli rol oynamaktadır

Dua kişinin yalnız olmadığını hissetmesini sağlar. Dua ve ibadetle kişi depresyonun oluşturduğu gerginlik, karamsarlık, endişe hali, dalgınlık, unutkanlık ve dikkat güçlüğünden büyük oranda korunur. Çünkü dua eden bireyin gelecekle ilgili kaygıları azalır, hayata olumsuz bakmaz; iyi, güzel beklentiler içerisinde olur.

 

 

İslâm’da Duanın Önemi

 

            Dua, İslâm dininde önemli bir konuma sahiptir. İmanın hayata yansıdığı işaretlerden birisidir. Dua edebilmek, Allah’ın kuluna bir lütfudur. Sevgili Peygamberimiz لَيْسَ شَيْءٌ أَكْرَمَ عَلَى اللَّهِ تَعَالَى مِنَ الدُّعَاءِ Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur.”  buyurmuştur.  Bu yüzdendir ki Yüce Allah A'râf Suresi – 55 ayette, kullarının  اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًؕ  yalvara yakara ve gizlice, وَادْعُوهُ خَوْفاً وَطَمَعاًؕ O’ndan korkarak ve rahmetini umarak dua etmelerini ve Mü'min Suresi – 60. ayette وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونٖٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْؕ “Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim” buyurarak dua edenlerin duasına icabet edeceğini bildirmektedir. İslâm’a göre dua, sevgili Peygamberimizin ifadesiyle  الدُّعَاءُ مُخُّ الْعِبَادَةِ ibâdetin özüdür. الدعاءُ سلاحُ المؤمِنِ ، وعمادُ الدينِ ، ونورُ السماواتِ والأرْضِ Müminin silahı, dinin direği, yerin ve göklerin aydınlığıdır.

 

Dua, insanın varlık sebeplerinden birisi olarak kabul edilir. İnsan, Allah katındaki değerini ancak duası yani kulluğu ile kazanır. Furkan suresi 77. ayette قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّٖي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ “(Resulüm!) De ki:  “Duanız (yani Kulluğunuz ve niyazınız) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” âyeti, duanın ne kadar değerli olduğunu göstermektedir.

İnsan, وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرٖيدِ buyuran, kendisine şah damarından daha yakın olan Yüce Allah’a dua ile ulaşır ve Yüce Allah kulunun kalbine dua ile girer. Dua, bir anlamda insanın kendisiyle alakalı hakikati tümden keşfetmesini mümkün kılan bir, “Şuur genişlemesi”dir.

 

Duadaki içtenlik derecesine bağlı olarak kişi, olağanüstü bir hâl içinde zaman sınırlarını aşarak ve kendinden geçerek âdeta somut maddî dünyadan maddî olmayan başka bir âleme geçer. Allah’ın dışındaki her şey (yani mâsivâ) ve dünyevî istekler zihninden silinir. Sanki kişinin şuurunun derinliğinde bir alev parıldar. Dua ile bir iç huzuru, dert ve sıkıntılara karşı bir dayanıklılık oluşur.  

Dua, kişinin Allah’a güveninin manevî tomurcuğudur. Mânevî hamlelerin şimşeğidir. Ruhun Allah’a yükselişidir. Dua, ihtiyaç sahiplerinin başvuracağı bir anahtar, fakir ve muhtaçların soluklanacağı bir nefes, dert ve sıkıntı sahiplerinin sığınacağı güvenli bir sığınak, istek ve talepte bulunanların nefes alacağı bir alandır.

Müslümanın duasının kabulü ve günahlarından arınması için Yüce Allah’ın kullarına sunduğu özel zamanlar vardır. Sahabi Amr b. Abese يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ مِنْ سَاعَةٍ أَقْرَبُ مِنَ الأُخْرَى “Ey Allah"ın Resûlü! Vakitler içerisinde Allah"a daha yakın olunacak bir an var mıdır? İbadet için tercih olunacak bir saat var mıdır?” sorusuna Resûlullah (sav), “Evet” diye cevap verdi ve şöyle devam etti: إِنَّ أَقْرَبَ مَا يَكُونُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ مِنَ الْعَبْدِ جَوْفُ اللَّيْلِ الآخِرُ “Kulun, Allah"a en yakın olduğu vakit, gecenin sonlarına doğru olan vakittir.” فَإِنِ اسْتَطَعْتَ أَنْ تَكُونَ مِمَّنْ يَذْكُرُ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ فِى تِلْكَ السَّاعَةِ فَكُنْ O saatlerde Allah"ı zikredenlerden olmak istersen ol.  فَإِنَّ الصَّلاَةَ مَحْضُورَةٌ مَشْهُودَةٌ إِلَى طُلُوعِ الشَّمْسِ Çünkü güneş doğuncaya kadarki o vakitlerde kılınacak namaza melekler gelir ve özellikle şahitlik yaparlar.” buyurdular.

Sevgili Peygamberimiz ashâbını da gece ibadet ve duaya teşvik ederdi. Nitekim Câbir"in (ra) rivayet ettiğine göre, Allah Resûlü şöyle buyurmuştu: إِنَّ فِى اللَّيْلِ لَسَاعَةً لاَ يُوَافِقُهَا رَجُلٌ مُسْلِمٌ يَسْأَلُ اللَّهَ خَيْرًا مِنْ أَمْرِ الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ إِلاَّ أَعْطَاهُ إِيَّاهُ وَذَلِكَ كُلَّ لَيْلَةٍ Gerçekten gecede öyle bir an vardır ki Müslüman bir kimse o âna rastlar da Allah"tan dünya ve âhiret işlerine ait bir hayır isterse, o isteğini Allah kendisine verir. Bu, her gece (böyle)dir.”

 Peygamber Efendimize,  قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَىُّ الدُّعَاءِ أَسْمَعُ “Yâ Resûlallah, hangi dua daha çok kabule şayandır?” diye sorulmuş, Allah Resûlü, جَوْفُ اللَّيْلِ الآخِرُ وَدُبُرَ الصَّلَوَاتِ الْمَكْتُوبَاتِ  Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar.” diye cevap vermiştir.

Sevgili Peygamberimiz duaya başlarken hamdele ve salveleyle başlanılmasını istemiştir. Bir zât yalnız başına namaz kıldıktan sonra “Allahümmağfir lî verhamnî (Allah’ım, beni bağışla ve bana merhamet eyle!)” diye dua etmeye başladı. Bunun üzerine Allah Resûlü, “Bu adam acele etti.” buyurdular. Sonra adamı yanına çağırarak ona veya yanında oturan ashâbına şöyle buyurdu:  إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فَلْيَبْدَأْ بِتَحْمِيدِ رَبِّهِ جَلَّ وَعَزَّ وَالثَّنَاءِ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصَلِّى عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ يَدْعُو بَعْدُ بِمَا شَاءَ  “Biriniz dua edeceği zaman önce Yüce Rabbine hamd ve senâ etmekle başlasın, sonra Peygamber’e salât getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.

Sohbetimi sevgili Peygamberimizin (sav) şu hadisiyle bitirmek istiyorum. Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Öyleyse ey Allah’ın kulları, duaya sarılın!”

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder