Popüler Yayınlar

2 Nisan 2022 Cumartesi

HOŞ GELDİN YA ŞEHRİ RAMAZAN

 

 

HOŞ GELDİN YA ŞEHRİ RAMAZAN

1.          Ramazan nedir? Ramazan ayının önemi nereden gelmektedir.

2.          Ramazanı nasıl karşılamalıyız?

3.          Ramazanın başlıca özellikleri nelerdir?

4.          Azalarımıza da oruç tutturabiliyor muyuz?

5.          Ramazan bizim için ibadet ayı mı yoksa israf ve gösteriş ayı mı?

6.          Oruç tutmanın hikmetleri üzerine birkaç kelam.

 

1.              RAMAZAN NEDİR?

Oruç tutmanın farz olduğu hicri yılın dokuzuncu ayına Ramazan denilmektedir. (Muharrem, Sefer, Rabiulevvel, Rabiulahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhicce) Hz.İbrahim’in soyundan olan müsta’ribe arapları tarafından da ramazan ismi bu ay için kullanılmaktaydı. Yani İslam gelmeden önce de ramazan ayı vardı. Ramazan kelimesinin kök anlamıyla ilgili olarak oruç tutulan bu ayda açlık ve susuzluğun etkisiyle insanın içinin yandığı, orucun hararetiyle günahların yakıldığı, güz yağmurlarının yeryüzünü yıkadığı gibi ramazan orucunun da müminleri günahlardan yıkayıp temizlediği için bu aya ramazan isminin verildiği yönünde bazı kitaplarda yer alan açıklamaların İslam’dan sonra orucun etkilerine bakılarak yapıldığı ve tarihi bilgilerle pek örtüşmeyen yakıştırmalar olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü hicri takvimde yer alan ay isimlerinin İslam’dan önce kullanıldığında kesinlikle şüphe yoktur. İslam’dan önce oruç olmadığına göre bu yaklaşımlar asılsız ve yanlıştır. (DİA 34, s. 434)

RAMAZAN AYININ ÖNEMİ NEREDEN GELMEKTEDİR?

Kur’ân-ı Kerim’de adı geçen ve değerine vurgu yapılan yegâne ay, Ramazan ayıdır. Orucun farz kılındığını bildiren ayetlerin hemen ardından ramazan ayı için, insanlara doğru yolu gösteren ve hakkı batıldan ayıran Kur’ân’ın indirildiği ay olduğu belirtilir ve bu aya ulaşanların oruç tutması emredilir.

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذٖٓي اُنْزِلَ فٖيهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُؕ

(Oruçlu geçirmeniz gereken zaman dilimi) o Ramazan ayıdır ki; doğru yolu gösteren ve hakkı batıldan ayıran (ilahi kitap)lardan (biri) olan Kur’ân, nice açık deliller ve insanlar için bir hidayet (rehberi) olarak kendisinde (bulunan Kadir gecesinde) indirilmiştir. Artık içinizden kim o ayda bulunursa onu oruçlu geçirsin.

Bu aya kıymet kazandıran en önemli hadise, Hz. Peygamberin en büyük mucizesi, dünya ve ahiret saadetine götüren en güvenilir kılavuz olan Kur’ân’ın bu ayda indirilmeye başlanmış olmasıdır. İnsanlığın ufuklarını karartmış olan bilgisizlik, delalet ve vahşet bulutları, bu ayda sevgili peygamberimizin şahsında bütün insanlığa gönderilen Kur’ân-ı Kerim’in evrensel mesajlarıyla dağılmış, cehaletin yerini bilgi, haksızlığın yerini adalet ve düşmanlığın yerini de sevgi ve barış almıştır.

Kur’ân’da da “Haram Aylar” diye anılan ve Araplarca hürmet edilen, kan dökülmesi ve savaşılması yasak olan dört haram ayın (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb) bir ayrıcalığı vardı, ancak Ramazan ayının böyle bir özelliği yoktu. Onu değerli ve ayrıcalıklı kılan, insanlığa gönderilen son rehber kitap Kur’ân-ı Kerim’in bu ayda indirilmesi, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bu ayda olması, temel ibadetlerden olan oruç farizasının bu ayda tutulması, teravih, mukabele, itikâf, iftar, sahur ve fıtır sadakası gibi önemli sünnetlerin hep bu ayda yaşanmasıydı. Nasıl “şerefü’l-mekân bi’l-mekîn” yani bir mekânın şerefi, orada yaşayan kimseler sayesinde gerçekleşir ise, aynı durum, zaman için de söz konusuydu. Son Peygamber (sav) Yesrib’e teşrifiyle orayı nasıl “Medine-i Münevvere” hâline getirdiyse, son kitap olan Kur’ân-ın bu ayda inmesi de, sıradan bir ay olan Ramazan’ı “Mübarek ay” yapmıştır.

Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği, yaratılmışların en şereflisi, Allah’ın en sevgili kulu, insanların yüksek ve en mükemmel ahlak örneği, peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed’e (sav) peygamberlik görevi bu mübarek ayda verilmiştir.

Ramazan, oruç ayıdır. Ramazan, Kur’ân ayıdır. Ramazan, takva ayıdır. Ramazan, Allah’ı yüceltme ayıdır. Ramazan, şükür ayıdır. Ramazan, doğruyu bulma ayıdır. Ramazan, tevbe ayıdır. Ramazan, itikâf yani tefekkür ve taabbüd ayıdır. Ramazan, Allah’ın koyduğu sınırları gözetme ayıdır. Ramazan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini içinde saklayan bir aydır.

 

2.               RAMAZAN AYINI NASIL KARŞILAMALIYIZ?

Önceden ecdadımız Osmanlı’da ramazan ayı geldiğinde halk bayram ederlermiş. Af, mağfiret, rahmet ve bereket ayına kavuştuk diye şükürlerde bulunurlar ve bir birlerini tebrik ederlermiş. Ramazan bitimine yakın, sanki evlerde cenaze varmış gibi matem esermiş. Elveda Ey Şehri Ramazan mahyaları camileri süslermiş.

Bir zamanlar RAMAZANIN gelişine sevinen dedelerimizin şu an, RAMAZANIN gelişiyle üzülen nesillerini yetiştirdik. Ramazanın içinde ağlayamayanlar, Ramazanın bereketini idrak edemeyenler Ramazanı şerife girerken ağlıyorlar.

Bağdat’ta, Şam’da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da anneler bu gece onlar da sahura kalkacaklar, yarın akşam onlar da iftar edecekler. Geçen yıl iftar sofrasına hurma getiren çocukları zalimlerce öldürülmüş kabirdeler… Onlar kabirdeki çocuklarına ağlayacaklar. Biz evimizde rahat yemek yerken, Müslüman olarak onların acısını duyabilecek miyiz?

Ramazan bizi kucaklayacak, bizi terbiye edecek mi? Acaba melekler manevi halleriyle bizlere de gelerek Hz. Ebu Bekirleri, Hz. Ömerleri manevi olarak tebrik ettikleri gibi bizleri de tebrik edecekler mi?

Ramazanı nasıl karşılıyoruz?

a)      Hacca gitmiş babamızı karşılıyor gibi sevinçle karşılıyor muyuz?

b)      Askerden gelen oğlumuzu karşılıyor gibi karşılıyor muyuz?

c)      Gurbetten dönen eşimizi karşılıyor gibi karşılıyor muyuz?

d)      Ailemizde ramazan geldiği için sevinç mi hâkim yoksa hüzün mü?

e)      Çocuklarımıza ramazan bilincini küçük yaşta verebildik mi?

f)       Çocuklarımız oruç tutmadıkları zaman vicdanımız sızlıyor mu?

g)      Çocuğumuzun okuluna veya işine verdiğimiz önemi Ramazan orucunu tutuyor mu diye de gösterebiliyor muyuz?

h)      Küçük yaşta çocuklarımıza, evimizde eşimize veya torunlarımıza İslam’ın beş şartından biri olan orucu sevdirebildik mi? Oruçla ilgili hükümleri öğretebildik mi?

i)       Yılbaşında evini, dükkânını vs. süsleyen Müslüman. Ramazan geldiği için evini de süsledin mi?

j)       Eğer Kur’ân okumayı bilmiyorsam Kur’ân’ın indiği ay olan Ramazan ayında öğrenmek için çabalayacak mıyım?

3.              RAMAZAN’IN BAŞLICA ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Müslümanlarca sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve bereket ayı olarak kabul edilen, büyük bir coşku ve heyecanla karşılanan RAMAZAN ayının başlıca özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Kur’ân-ı Kerim bu ayda indirilmeye başlanmış olup âyet ve hadislerde bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen (el-Kadir 97/3; Nesâî “Sıyâm”,5) Kadir gecesi bu ayın içindedir.

b) İslam’ın beş şartından biri olan ve müminleri kötülüklerden arındırıp manevi anlamda temizleyen oruç, bu ayda tutulmaktadır.

c) Geçmiş günahların bağışlanmasına sebep olur.

مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ. Ebû Hüreyre"den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kim inanarak ve karşılığını Allah"tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”(Buhârî, Îmân, 28)

d) Ramazan ayında cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.

* إِذا جَاءَ رَمَضَانُ، فُتِحَتْ أَبْوَابُ الجنَّةِ، Ramazan geldiğinde cennetin kapıları açılır. (Buhârî 1898)

* إذا جاء رمضانُ فُتِّحَتْ أبوابُ الرحمةِ ، و غُلِّقَتْ أبوابُ جهنَّمَ ، و سُلسِلَتِ الشياطينُ *

 Ramazan ayı girince gökyüzünün kapıları açılır, cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar zincire vurulur. (Buhârî 1899)

e) Oruç, cehennem ateşine karşı bir kalkandır.

الصِّيَامُ جُنَّةٌ فَلا يَرْفُثْ وَلا يَجْهَلْ وَإِنْ امْرُؤٌ قَاتَلَهُ أَوْ شَاتَمَهُ فَلْيَقُلْ إِنِّي صَائِمٌ مَرَّتَيْنِ

Oruç, cehennem ateşine karşı bir kalkandır. Oruçlu olan kimse kötü söz söylemesin ve cahil bir kimsenin yaptığı cahilâne hareketlerde bulunmasın. Eğer birisi kendisi ile kavga etmeye kalkarsa veya kendisine söverse iki kere “Ben oruçluyum.” desin. (Buhârî 1894)

Yüce Allah, her derde bir deva verdiği gibi, her kötülüğe karşı da bize bir korunma vasıtası vermiştir ki oruç ibadeti de bunlardan biridir. Nitekim sevgili peygamberimiz (sav) orucun bu koruyucu özelliğini güzel bir benzetme ile şöyle açıklamıştır: “Oruç bir kalkandır.” Bilindiği gibi kalkan eskiden savaşlarda insanı düşmanın kılıcından koruyan bir vasıta idi. Oruç da Müslüman’ı düşmanı olan şeytana karşı korumaktadır. Müslüman’ı, dünyada günah işlemekten, ahirette de cehennem ateşinden koruyan bir vasıtadır.

Dünyada her kötülüğün başı Allah’ı unutmak ve sorumluluk duygusunu kaybetmektir. Oruç ise bize daima Allah’ı hatırlatır ve sorumluluk duygusunu geliştirir.

 

f) Oruç tutanlar Reyyan kapısından cennete girer.

إِنَّ فِي الجَنَّة بَابًا يُقَالُ لَهُ: الرَّيَّانُ، يدْخُلُ مِنْهُ الصَّائمونَ يومَ القِيامةِ، لاَ يدخلُ مِنْه أَحدٌ غَيرهُم، يقالُ: أَينَ الصَّائمُونَ؟ فَيقومونَ لاَ يدخلُ مِنهُ أَحَدٌ غَيْرُهُمْ، فإِذا دَخَلوا أُغلِقَ فَلَم يدخلْ مِنْهُ أَحَدٌ متفقٌ عَلَيْهِ

Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde sadece oruç tutanlar girecektir. Onlardan başka hiç kimse bu kapıdan giremeyecektir. Kıyamet günü: “Oruç tutanlar nerede?” diye sorulacak. Oruçlular ayağa kalkacak ve bu kapıdan geçip cennete girecek. Onlar girdikten sonra bu kapı kapanacak ve o kapıdan bir daha kimse giremeyecek. (Müttekekun aleyh)

Oruç tutmaya özel önem verenlerin, çok oruç tutanların reyyân isimli kapıdan çağırılması, onlara özel bir ikrâmdır. Zira reyyân, "atşân"ın tam karşıtı bir anlam ifade etmektedir. Atşân, "susuzluktan yanmış"; reyyân, "suya kanmış" demektir. Yalnızca dünyada oruç tutarken susuzluk çekenlerin bu kapıdan girecek olmaları ve o kapıdan onlardan başka hiç kimsenin giremeyecek olması gıpta edilmeye layık bir üstünlüktür.

Bazı önemli amellerin özel konumuna işaret edilmek üzere, onların cennete giden yol güzergâhlarında, sekiz cennetin adedine uygun olarak, söz konusu amellerle ilgili ismi olan sekiz ayrı giriş kapısından söz edilmiştir. Namaz kapısı, Oruç/Reyyan kapısı, Sadaka/zekât kapısı,  Hayır/Cihad kapısı, Tevbe kapısı gibi değişik hadislerde bu kapıların isimleri zikredilmiştir. Aslında prensip olarak cennete gidenlerden her biri cennet kapılarındaki amellerin hepsini veya önemli bir bölümünü yaptığına göre, bu kimselerin hangi kapıdan gireceği hangi kıstaslara göre yapılmaktadır? diye sorulursa.. Nevevî bu soruyu şöyle açıklamıştır. Her insanın belli bir amelde ileri gitmesi, onda terakki etmesi, o konuda derinleşmesi söz konusudur. İşte, her insan, en çok temayüz ettiği amelin adıyla anılan kapıdan çağrılır. Bu kimsenin o kapıdan çağrılması, onun temayüz ettiği güzel amellerinin bir ilanı da olmuş olur.

g) Oruç ibadeti sadece Allah içindir. (Gösterişi olmaz.)

كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ لَهُ إِلَّا الصِّيَامَ، فَإِنَّهُ لِي وَأَنَا أَجْزِي بِهِ،

Hadis-i Kudsî: Allah azze ve celle şöyle buyurdu: “Ademoğlunun işlediği her hayır ancak kendisi içindir; ama oruç ise benim içindir ve onun karşılığını bizzat ben veririm. (M.aleyh)

Hz. Peygamber: “Allah sizin dış görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz, bilakis kalplerinize ve amellerinize bakar.” buyurmuştur.  Ayrıca “ “Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır.” buyurmuştur. İnsanın yaptığı ibadetlere riya, gösteriş, desinler veya kendini beğendirme arzusu karışabilir. Ancak oruç ibadetinde bu yoktur. Çünkü kişinin oruç tutup tutmadığını ancak kendisi bilir. Yani tenha bir yerde yiyerek, ben oruçluyum diye insanları kandırabilir. Bu sebeple gerçek manada tutulan oruç ancak ve ancak Allah içindir ve mükâfatı ise cennettir.

 

4.               AZALARIMIZA DA ORUÇ TUTTURABİLİYOR MUYUZ?

 

مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ، فَلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ فِى أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ.”

(Oruçlu olduğu halde) Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur! (Allah onun aç kalmasına değer vermez). (Buhârî savm)

رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلاَّ الْجُوعُ. وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلاَّ السَّهَرُ

Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasibi sadece aç kalmaktır. Geceyi ibadetle geçiren nice kimseler vardır ki kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır. (İbn Mace Sıyam)

Sadece aç kalarak oruç tutuyorsak yani oruç bizde ahlaken bir değişiklik yapmıyorsa biz oruç tutmuş sayılır mıyız? Kendimize şu soruları mutlaka soralım.

a)      Oruçluyken yalan konuşuyor muyum?

b)      Yalan ile ticaret yaparak milleti kandırıyor muyum?

c)      Ölçü tartıda hile yapıyor muyum? وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفٖينَۙ Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun. (Mutaffifîn 83/1) Ticaret yaparken bu ayeti hatırlıyor muyum?

d)      Günah işliyor muyum? Oruçluyken günahı terk ettim mi yoksa günahta ısrarcı mıyım?

e)      Agresif tutum sergileyerek herkesi kendimden nefret ettiriyor muyum?

f)       Oruç tutuyorum diye evimde terör estiriyor muyum?

g)      Oruç ahlakımızı güzelleştirdi mi?

5.                RAMAZAN BİZİM İÇİN İBADET AYI MI YOKSA İSRAF VE GÖSTERİŞ AYI MI?

İftarda ve sahurda yediklerimizin resimlerini facebookta veya twitterde paylaşarak herkese reklam mı yapıyoruz. Yoksa gerçekten yemeklerimizi fakirlerle mi paylaşıyoruz.

Ramazanda süpermarket kuyruklarında mı vakit harcıyoruz yoksa Bedir savaşını Ramazan ayının 17. Günü 4 kiloluk kılıçlarla oruçlu olarak yapan sahabeler gibi mi oruç tutuyoruz.

Biz ramazanı değil, Ramazan bizi değiştirmelidir. Değişmek için Ramazanın manevi atmosferine ruhumuzu teslim etmemiz gerekmektedirç Tarih boyunca dinler, dinlerin ibadetleri bizi değiştirmeye gelir ama insanlar onları değiştirmeye çalışır. Onun için özellikle Ramazan aylarında dikkatli olmalıyız. Ramazanı bir eğlence sektörüne dönüştürerek onun ruhunu incitmemeliyiz. Yardımlaşma, dayanışma ve kaynaşmaya aracı olması gereken ramazan ruhu, israf ve gösteriş dolu resepsiyonlar, belediye organizasyonları ve lüks otel restoranlarında gösterişli iftar ve sahur programları ile dini amaçtan uzaklaştırılmamalıdır. Kısaca Ramazanı gösteriş ve eğlenceye dönüştürerek, onun muazzez ruhunu incitmemeliyiz.

 

6.                 ORUÇ TUTMANIN HİKMETLERİ NELERDİR?

 

"Orucun en temel hikmeti nedir?" Orucun farz kılındığını belirten âyet şöyle diyordu: "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Ola ki [Allah'a karşı gelmekten] sakınırsınız." (Bakara, 183) Evet... Orucun farz kılınmasının en büyük hikmeti, bizi takvaya ulaştıran bir vasıta olmasıdır. Takva ise "Allah'ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak suretiyle kişinin kendini korumaya alması, Allah ile arasını bozmaktan sakınması" anlamına gelmektedir.

Şimdi de şunu soralım: Oruç bizi nasıl takvaya ulaştıracak? Oruç anında yasaklanan şeylere bakalım: Yeme-içme, ilişkide bulunmak. Bunların temel özelliği insanın kendisinin ve soyunun hayatının devam etmesi için zorunlu olan şeyler. Yeme-içme olmazsa insan yaşayamaz. Meşru ölçüde karı-koca ilişkisi olmazsa insanın soyu devam edemez.

Oruçluyken kişi en zaruri olan şeyleri bir ay boyunca tan yerinin ağarmasından güneşin batışına kadar olan sürede, yani günün en cafcaflı zamanında terk etmekle sınanmaktadır. Oruç gün içine yayılan ve dışarıdan bakıldığında tespit edilmesi mümkün olmayan bir ibadettir. Mesela evde ve tek başınızasınız. Diliniz damağınıza yapıştı, karnınız açlıktan zil çalıyor ama daha iftara 10 saat var. Siz biliyorsunuz ki Allah (c.c.) sizi her an görüp gözetmekte. Hiç kimsenin olmadığı anda da o sizin yanınızda. Buzdolabındaki buz gibi suya eliniz uzanamıyor, yemeğe eliniz uzanamıyor. Oruç sizde öyle bir bilinç hali oluşturuyor ki “bu bana yasak” diyorsunuz ve Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten uzak duruyor, kendinizi frenliyorsunuz. İşte takva tam da budur.

Bir ay boyunca zorunlu olan ihtiyaçlarını terk etmeye alışan insana oruç şunu diyor: Ey insan, Sen, Rabbin istedi diye yemeyi-içmeyi, meşru ilişkiyi terk edebiliyorsun. Öyle ise haram olanı haydi haydi terk edebilirsin. Yemeği ve suyu terk edebiliyorsan haram yiyecekleri, içkiyi de terk edebilirsin. Helal ilişkiyi terk edebiliyorsan zinayı haydi haydi terk edebilirsin. Böylece "zorunlu / helali terk etme bilinci" gelişmiş insan "zorunlu olmayan / haram olan şeyleri terk etme" konusunda bir eğitim almış oluyor.

Bir ay boyunca helali terk etmeye alışmış insan, bu bir aylık eğitime rağmen Ramazanda veya sonrasında haram olan bir eylemi yapması o işe gitmesi orucun mantığının / hikmetinin / felsefesinin hiç kavranmamış olduğunu gösterir.İşte tam da bu gibiler için Allah Resûlü şöyle buyuruyor: "Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan yegâne payı aç ve susuz kalmaktır. Nice kıyama duranlar [namaz kılanlar] vardır ki onların bu kıyamdan payı yorgun /uykusuz düşmektir." (Müsned, İbn Mâce)  (Soner Duman/1.Ramazan.1443/02.Nisan.2022/Cumartesi)

 

a) Oruç insana sabırlı olmayı öğretir. Oruç insanın aşırı isteklerine ve ihtiraslarına engel olur. Oruç tutanlar daha sabırlı ve metin olur. Peygamberimiz (sav)  الصِّيَامُ نِصْفُ الصَّبْرِ oruç sabrın yarısıdır, buyurmuştur. Oruç, bir sabır sınavıdır. İnsan oruçlu iken önünde duran yemeğe elini uzatmaz. Oruçlu olduğu sürece açlığa, susuzluğa ve her türlü günah ve kötülüğe karşı sabreder.

 

b) Oruç sağlığı korur. Hz. Peygamber (sav)  صوموا تصحوا   “Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz.” buyurmuştur. Senenin diğer aylarında devamlı çalışan ve yorulan mide, oruç aracılığıyla dinlenme imkanı bulur. 1940 Nobel Tıp Ödülünü kazanan ünlü bilim adamı Dr. Alexis Carrel, oruç sırasında organizmalarda depo edilmiş besin maddelerinin harcandığını, sonradan bunların yerine yenilerinin geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenilenme olduğunu anlatarak orucun sağlık bakımından çok faydalı olduğunu söyler.

Fransız Profesör Pierre Moulin şöyle der: “İslam dünyasının en yararlı kurumlarından biri oruçtur. Oruç bedenin hem fiziksel hem de ruhsal dinlenişidir. Dokuları temizler, birikmiş toksinleri ve zehirleri atar. Müslümanlar böylece her yıl bir ay bedenlerini dinlendirirler. Hristiyan dininde orucun bulunmaması büyük bir kayıptır.”

c) Oruç nimetlerin kıymetini öğretir. İnsan elinde olan nimetlerin kıymetini ancak bunlar elinden çıktıktan sonra anlar. Oruç tutarak bir süre bu nimetlerden uzak kalan insanın gözünde bu nimetlerin değeri daha iyi anlaşılır.

d) Oruç merhamet duygularını geliştirir. Hayatında açlık nedir bilmeyen varlıklı bir insan, yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı gereği gibi anlayabilir mi? Onların çektiği ıstırabı yüreğinde duyabilir mi? Ebetteki gereği gibi duyamaz. Fakat bu insan oruç tutarsa, açlığın ne olduğunu bizzat tatmış olur.

Zenginler oruç sayesinde fakir ve yoksulların durumunu daha iyi anlarlar. Böylece bireyler arasında yardımlaşma, acıma, şefkat ve merhamet duyguları gelişir.

e) Oruç ahlakımızı güzelleştirir. Oruç belli bir süre aç kalma olayı değildir. Oruç köklü bir irade terbiyesi, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen, insana iyi huylar kazandıran bir ahlak eğitimidir. Oruç toplumun ahlaki hayatını değiştirir. İyiye ve güzele götürür.

f) Oruç kötülüklerden korur. İlahi bir emir olduğu için ramazanda kendisine helal olmayan şeyleri yapmayan kimse harama hiç yaklaşamaz.

 

ÖMRÜ RAMAZAN OLANIN AHİRETİ BAYRAM OLUR.

 

Hazırlayan: Nuri İLKATMIŞ

 

 

 

 

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder